Dava konusu çeklerin zamanaşımına uğradığı tartışmasızdır. Bu durumda anılan çekler yönünden kambiyo hukukundan kaynaklanan haklar yitirilmişse de bunlara yazılı delil başlangıcı olarak dayanılabilir ve taraflar arasında temel ilişki nedeniyle davacının alacağını her türlü delille kanıtlaması mümkündür. Tanık beyanları, davacının alacağını kanıtlamaya yeterli olduğu halde mahkemece yanılgılı gerekçelerle yazılı şekilde hüküm oluşturulmasının, hükmün bozulmasına neden olacağı-
Mahkemece “öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itirazın incelenmesi gerektiği, davalı akdi ilişkiyi inkâr ettiği için somut olayda BK.’ nun 73 ve HUMK.’ nun 10. maddelerinin uygulanmasının mümkün olmadığı, davalının ikametgâhı icra dairelerinin yetkili olduğu, yetkisiz icra dairesinde takip yapılması nedeniyle ortada geçerli bir icra takibi bulunmadığı” gerekçeleri ile “itirazın iptali davasının reddine” karar vermiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, kabul edilen kısma ilişkin alacak likit olduğundan, bu miktar üzerinden İİK. uyarınca davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekeceği-
Dava konusu çek zamanaşımına uğradığından kambiyo hukukundan kaynaklanan hakların yitirilmiş olacağı- Bu durumda temerrüt tarihinin BK.’ nun 101. maddesi hükmüne göre belirlenmesi gerektiği- Takipten önce temerrüt ihtarı çekilmemişse temerrüdün takiple oluşacağı ve çek bedeliyle takipten itibaren işleyecek faize hükmedilmesi gözetilmemesi, çek tazminatı ve banka komisyonlarına da hükmedilmesi doğru olmadığı gibi, takip talebinde istenen %85 oranındaki faizin dayanaklarının gösterilmemesinin ve mahkemece de bu konuda araştırma ve tartışma yapılmamasının, hükmün bozulmasına neden olacağı-
Kredi alacağının tahsili istemiyle girişilen icra takibine ilişkin verilen itirazın iptali kararı, hüküm tarihinden on seneden fazla zaman geçtikten sonra tebliğ edildiğine ve davalı da zamanaşımı savunmasında bulunduğuna göre, mahkeme kararının zamanaşımı nedeni ile bozulması gerekeceği-
İtirazın iptali davaları, icra takibine konu edilen ve itiraz edilmesi nedeniyle hakkındaki takip duran alacak miktarına yönelik olarak açılır. Yanılgı sonucu daha az miktar için dava açılması halinde dava edilmeyen miktarın ıslahla artırılması mümkün ise de, icra takibine konu edilmeyen bir alacak için ıslahla dahi olsa müddeabih artırılamaz, ıslah yapılsa dahi böyle bir istem dikkate alınamaz. Açıklanan bu olgu dikkate alındığında, zarar hesabı yapılırken KDV yönünden talep aşılarak zarar hesabı yapılamaz. Ayrıca haksız fiillerde zararın, dava tarihine göre değil, haksız fiilin meydana geldiği hasar tarihindeki fiyatlara göre belirlenmesi gerekir-
Ticaret şirketlerinin, doğrudan ticari amaçla ya da işletmenin iç ihtiyaçlarını karşılama amacıyla olup olmadığına bakılmaksızın bütün hukuki ilişkileri ticari faaliyet kapsamında olup, özel hayatlarına ilişkin bir işlemin söz konusu olmayacağı, bu nedenle, tüketiciler için düzenlenen yasa hükümleri kapsamına alınmalarının olanaklı olmayacağı-
Davalı borçlu, aleyhindeki icra takibinde hem borca hem de icra dairesinin yetkisine itiraz etmiştir. Bu durumda mahkemece İİK.’ nun 50. maddesi uyarınca öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itirazın incelenip, takibin yetkili icra dairesinde yapıldığı sonucuna varılırsa davanın esastan incelenmesi, icra dairesinin yetkisiz olduğu anlaşılırsa davanın bu nedenle reddi gerekirken bu yönün gözetilmemiş olması hükmün bozulmasına neden olacağı-