Elektrik enerjisi kullanım bedelinden kaynaklanan alacak likit nitelikte olduğundan, davacı lehine İİK.’ nun 67/2 maddesi uyarınca icra inkâr tazminatına hükmedilmesi gerekeceği-
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasında; davacı alacaklının, davalı şirket ve taşınmazda alacaklı lehine sürekli ipotek tesis eden gerçek kişiye karşı muacceliyet ihbarında bulunmadan, ipoteğin paraya çevrilmesi yönündeki takibine yapılan itirazın yerinde olacağı-
İcra takibinin dayanağı olan çek zaman aşımına uğrayıp kambiyo vasfını yitirdiğinden, temerrüt faizinin başlangıcının çekteki keşide tarihi değil, borçlunun temerrüde düşürüldüğü tarih olacağı-
Taraflar arasında dava konusu olan malların fabrika teslim yöntemiyle satıldığı, buna göre nakliye, yükleme, boşaltma ve sigorta masraflarının alıcıya ait olduğu, davacının indirimli satışlar başlamadan 24 gün önce davalıya %20 indirimli fatura göndermesine rağmen, davalının gümrükten malı çekmeyerek kusurlu olduğu, bilirkişi raporlarıyla belirlenmesi karşısında “davanın kabulüne” karar verilmesinde yasaya aykırı yön bulunmadığı-
Sonradan çıkan bir kanunla kabul edilen görev kuralı geçmişe etkili bir biçimde uygulanır. Davanın açıldığı andaki kurallara göre, görevli olan mahkeme yeni bir kanunla görevsiz hale gelmişse “görevsizlik kararı” vermek zorunda olduğu halde, bankalarla ilgili davada genel mahkemelerin görevli olduğu halde, karar veren Tüketici Mahkemesinin kararının bozmayı gerektireceği-
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasında; mahkemece “satış ilişkisinin 4077 sayılı Yasa kapsamında olduğu” gerekçesiyle “görevsizlik kararı” verilmişse de, tüketici “bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen ve kullanan veya yararlanan gerçek veya tüzel kişi” olarak yasada tanımlanmış olup, dava konusu uyuşmazlık, “davacının ticari faaliyeti çerçevesinde imalatçı davalıdan satın aldığı peynirlerin bozuk ve eksik çıktığı gerekçesiyle iade faturasının tahsili istemi” olduğundan, mahkemenin görevsizlik kararının yerinde olmayacağı-
Kart çıkaran kuruluşların kart hamiline karşı açacakları davada genel mahkemelerin görevli olacağı-
Davalı, “dava konusu çek bedellerini ödediğini” savunmakla, ispat külfetini üzerine almış olacağı, davalıya bu konuda yazılı delilleri ile başkaca delillerini sunma olanağı tanınarak oluşacak sonuca göre karar vermek gerekirken, ispat külfetini davacıya yükleyen mahkeme kararının bozulması gerekeceği-
Dava konusu senet ‘malen’ kayıtlı olup, davalı borç para nedeni ile verildiğini savunup, senedin ihdas nedenini tali ettiği durumda, ispat yükü davalı yana ait olacağı ama mahkemenin ispat yükünü farklı yorumlayarak “alacağın ispatlanamadığı”ndan bahisle “davanın reddine” karar vermesinin bozmayı gerektireceği-
HUMK’ nun 207. maddesine göre senette mevcut bulunan çıkıntı ve silinti ayrıca tasdik edilmemişse inkâr halinde yok sayılır. Kredi sözleşmesinde boş bırakılan kefalet limitinin sözleşme yapılırken el yazısı veya daktilo ile doldurulması geçerlidir. Somut olayda kredi sözleşmesinde yer alan boşluk daktilo ile doldurulmuş olup bu işlemde HUMK.’ nun 207. maddesine aykırı bir durum yoktur. Davacı bankadan kredi kullanan şirket ve diğer kefillerin kredi talebi üzerine şubenin teklif yazısında kefilin isminin yer almaması daha sonra düzenlenen kredi sözleşmesini kefil olarak imzalaması halinde önemli değildir. Davalı kredi sözleşmesinin son sayfasında “müşterek borçlu ve müteselsil kefalet ve garanti şerhi” başlıklı metinde isminin bulunduğu yerin altını imzalamıştır. Bu işlem davalının kredi sözleşmesinin müteselsil kefili olduğunu göstermektedir. Mahkemece bu yönler gözetilerek, kefilin sorumlu olduğu miktar saptanarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle bu davalı yönünden davanın reddine karar verilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağı-