Davada alım satım sözleşmesi şirketler gurubu olarak imzalanmış ise de; şirketler gurubunun hükmi şahsiyeti olmaması ve dava konusu mallara ilişkin faturaların davalı şirket adına düzenlenmiş, malların da davalı şirkete teslim edildiği mal bedeli için şahıs çeklerinin verilmesi, onu alım satım akdinin tarafı haline getirmeyecek bulunması ve davanın temel ilişkiye dayalı olarak açılmış olmasının anlaşılmasına göre, mahkemece davalı şirket yönünden davanın kabul edilmesinde yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Dava konusuz kaldığında, dava tarihindeki haklılık durumu saptanıp, sonucuna göre vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
Mahkemece takibe konu faturada “peşin” yazdığı ve “peşin ödendiğinin anlaşıldığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de; dava konusu fatura “kapalı fatura” olmayıp, tek başına ödemenin kanıtı olamayacağından, fatura altındaki ‘peşin’ ibaresi, satışın peşin satış olduğunu gösterse de, satış bedelinin ödendiğinin ödeme def’inde bulunan davalı tarafından yazılı delille ispatlanması gerekeceğinden, mahkemece bu hususlar araştırılmadan “davanın reddine” karar verilmesinin yerinde olmayacağı-
Vade farkından doğan alacağın tahsili istemine ilişkin davada; “vade farkı” talep edilebilmesi için; taraflar arasında bu konuda yazılı bir sözleşme veya yanlar arasında süregiden bir teamül oluşması gerektiği, bilirkişi raporunda vade farkı alacağı bulunmadığı belirtilmesine, üstelik bu raporun hükme esas alındığı belirtilmesine rağmen vade farkı yönünden taraflar arasında yazılı veya fiili uygulama bulunup bulunmadığı tartışılmadan “davanın kabulüne” karar verilmiş olmasının bozmayı gerektireceği-
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; Kredi Kartı Sözleşmesi’nden kaynaklanmakta olup, görevli mahkemelerin genel mahkemeler olduğu-
Fonun taraf olduğu her tür dava ve icra takiplerinin kısmen veya tamamen Fon aleyhine sonuçlanması halinde, 2004 sayılı İcra İflas Kanundaki yazılı tazminat hükümleri Fon hakkında uygulanmayacağından mahkemenin davalı banka aleyhine inkar tazminatına hükmetmesinin bozmayı gerektireceği-
Mahkemece, “davacı tarafın davasını ikiden fazla takipsiz bıraktığı” gerekçesi ile HUMK.’un 409/5-6 maddesi uyarınca “asıl ve birleşen davanın açılmamış sayılmasına” doğrultusundaki kararında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Davalı borçlu, borca itirazla birlikte icra dairesinin yetkisine de itiraz etmiştir. Mahkemece öncelikle “icra dairesini yetkisi”ne yönelik itirazın sonuçlandırılması gerekeceği-
İtirazın iptali davasını gören mahkemenin kaza çevresinde icra takibi yapılmamış olmasının , davanın görülmesine hukuki engel teşkil etmeyeceği-Davalının, mahkemenin yetkisine itirazı üzerine verilen ve kesinleşen yetkisizlik kararı gereğince dosya mahkemeye intikal etmiş olup, davanın görülmesi gerekeceği-
Dava konusu çeklerin zaman aşımına uğradığı anlaşılmaktadır. Arada temel ilişki de olmadığından uyuşmazlığın çözülmesinde sebepsiz zenginleşmeye dayanılması gerekeceği ve davalının, ödeme def’inde bulunduğu iddiası da olduğuna göre, ispat yükünün davalıda olduğuna da dikkat ederek hüküm kurulması gerekirken “davanın reddine” karar verilmesinin bozmayı gerektireceği-