Tapu devrini veren satıcının satış bedeli olarak kararlaştırılan ödemeleri de talebe hakkı olduğu, taraflar arasında yapılan protokoldeki satış bedelinin ödendiğine ilişkin alıcının tüm delillerini göstermesi için süre verilip itirazın iptali davası hakkında bir karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece, ikrazatçı alacaklının sağladığı haksız kazanç ölçüsünde sözleşmeye müdahale edilerek sözleşmede kararlaştırılan faiz ve gecikme faizinin bankalarca verilen kredi faizleri de gözetilerek makul bir seviyeye indirilmesi suretiyle bir hüküm kurulması gerekirken sözleşmede kararlaştırılan aylık %20 gecikme faizi uygulanmasına karar vermiş olmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
Davacı, dava dilekçesi ile delil listesinde hangi delillere dayandığını açıklamış, bilirkişi raporun ibrazından sonra ise; önceki dilekçesinde belirtmediği halde, bu kez “münhasıran davalı defterine dayandığını” bildirmiştir. Davalı dilekçesinde buna karşı çıkmış ve yerel mahkemenin bu konuda oluşturduğu ara karardan dönülmesini talep etmiştir. Bu durumda mahkemece, HUMK. nun 185/2 (HMK. 141) maddesinde düzenlenen “iddianın genişletilmesi yasağı” üzerinde durulup tartışılarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
İİK.nun 68/1 maddesi ‘..alacaklı itirazın kendisine tebliğinden itibaren altı ay içinde itirazın kaldırılmasını isteyebilir. Bu süre içerisinde itirazın kaldırılmasını istemediği takdirde yeniden ilamsız takip yapamaz.’ Hükmünü içermektedir. Mahkemece bu yasa hükmü gözetilmenden ‘dosya işlemden kaldırılmış olduğundan derdestlik itirazının yerinde olmadığından’ bahisle ‘davanın kabulüne’ karar vermesinin bozmayı gerektireceği-
Olumsuz tespit davasında ileri sürülen iddialar, itirazın iptali davasında savunma sebebi olarak ileri sürülebileceğinden, borçlunun aleyhine itirazın iptali davası açıldıktan sonra, olumsuz tespit davası açmakta hukuki yararının bulunmadığı–
Hakemler açılan itirazın iptali davalarında karar vermeye ve bunun sonucu olarak icra inkâr tazminatı istemi konusunda da karar oluşturmaya yetkili olup, bu durum gözden kaçırılarak davanın alacak davası olarak kabul edilip, bu şekilde sonlandırılmasının hakem kararının bozulmasına neden olacağı-
İpotek veren müteselsil kefil aleyhine takip yapılmasında yasaya aykırı yön bulunmayacağı-
Taraflar arasında sözleşme bulunmamakta olup mahkemenin somut olayda açıktan kredi kullandırma niteliğinde bir işlem bulunduğu kabul edilerek, kredinin kullandırıldığı tarihten temerrüdün gerçekleştiği takip tarihine kadar aynı tür kredilere uygulanan faiz oranı uygulanarak, davacının takip tarihi itibarı ile talep edebileceği alacak miktarının hesaplanması, takip tarihinden sonrası için ise işin ticari niteliği gözetilip “avans faizi”ne hükmedilmesi gerekeceği-
Mahkemece, BK’nun 484 maddesine göre kefaletin geçerli olabilmesi için yazılı bir sözleşmenin olması ve kefalet miktarının gösterilmesi gerektiği, davacının icra takibinde belirttiği kredi sözleşmelerini dosyaya ibraz edemediği, bankanın birçok şubesinin cevabi yazılarında “davalı ile akdedilmiş sözleşmelerinin bulunmadığını” bildirmesi karşısında, “davacının davasını ispatlayamadığı”ndan bahisle davanın reddedilmesinde yasaya aykırı bir yön bulunmayacağı-
Uyuşmazlıkta davacı (sağlayıcı-satıcı) davalıya (tüketici-alıcıya) eğitim hizmeti sattığı ve taraflar arasındaki ilişkinin 4077 sayılı Yasa kapsamında kaldığından, görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olacağı-