Davalı “lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesini” talep etmiştir. İİK.’ nun 67/2 maddesi uyarınca; takibinde haksız ve kötüniyetli olan alacaklı, borçlunun talebi üzerine, reddolunan miktarın %40’ından aşağı olmamak üzere tazminata mahkûm edilir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacı alacaklının tahsilât makbuzunun varlığına rağmen, bu tutarı da takip konusu yaptığı belirtildiğinden, yukarıdaki yasal düzenleme çerçevesinde bir karar verilmek gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmasının, hükmün bozulmasına neden olacağı-
Davalı ödeme savunmasında bulunmuştur. Ödeme savunmasının ispat yükümlülüğü davalı tarafta olduğu halde mahkemece ispat yükünün tayininde hataya düşülerek hüküm kurulmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
Davalı tarafından ibraz edilen 15.09.1998 tarihli ön sözleşme ve 17.11.1998 tarihli “satış sözleşmesi” başlıklı sözleşmelerin, TBK.’nun 202. maddesi anlamında bir ticari işletmenin devri niteliğindedir-
İtirazın iptali davası yönünden özel bir yetki kuralı getirilmediğinden genel hükümlere göre yetkili mahkemenin belirleneceği, icra dairesinin yetkisine itiraz edilmemesinin o yerdeki mahkemeyi itirazın iptali davası yönünden yetkili hale getirmeyeceği-
Davalı Sigortanın, ödediği tazminatı tahsil etmek için davacıyı, trafik kazasında ölen failin mirasçısı zannıyla icra takibine geçmesinde kötü niyetli ve haksız olduğunu kabul etmek olanağı olmadığından, icra inkar tazminatına mahkûm edilmemesinde yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Her ne kadar dava konusu bono zamanaşımına uğramış ise de, davacı temel ilişkiye dayanarak dava açmış olduğundan ve iddiaya konu satış ilişkisi sebebiyle 10 yıllık zamanaşımı süresi söz konusu olacağından davanın zamanaşımı nedeniyle reddinin, hükmün bozulmasına neden olacağı-
Araç alım-satım sözleşmelerinin yasa gereği resmi şekilde yapılması zorunlu olup, resmi şekilde yapılmayan sözleşmelerin geçersiz olup tarafların aldıklarını sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iade ile yükümlü oldukları, resmi şekilde yapılmadığından geçersiz olan sözleşmede öngörülen cezai şartın ana borca bağlı fer’i nitelikte borç olmakla, kararlaştırılan cezai şartın da geçersiz olacağı, “davalının davacıya haricen sattığı aracın davacı elinden davalı ve eşinin borcu nedeni ile icra marifeti ile elinden alındığı, bu suretle davacının yaptığı ödemelerle iyi niyetli zilyet olarak yaptığı masrafları davalıdan talep edebileceği” doğrultusundaki mahkeme kararında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Davacı tarafa verilen kesin süreye rağmen davalının kredi kartıyla harcama yaptığını gösterir imzasının bulunduğu veya şifre kullandığını belgeleyen slipi ibraz etmemesi, davalının da bir belge imzalayıp iptal işleminin yapıldığı beyanı ve bu beyanın, işyerinin bankaya gönderdiği yazıda kredi kartı sahibine alacak kaydedilmesi istediği listede alacağın bulunması karşısında, “ispat edilemeyen davanın reddine” karar verilmesinde yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Davalı bir kamu idaresinin avukatlığını yapmakta olup, almış olduğu eğitim ve ifa ettiği meslek dolayısıyla kredi kartı kullanmanın sorumluluğunu en az günlük hayatta kredi kartı kullanan diğer bireyler kadar bilen veya bilmesi gereken bir konumdadır. Kendisiyle ilgili yaptığı hukuki işlemlerin içeriği hakkında fikir ve bilgi sahibi olmanın ötesinde, bir kamu idaresinin tarafı olduğu hukuki işlemlerin dahi takibini yapmakta ve sorumluluğunu üstlenmekte olup, bu işi de meslek edinmiştir. Bu nedenle bir avukatın, kullandığı kredi kartından doğan borçtan ama olmasını ileri sürmesi, hakkın kötüye kullanılmasıdır-
Dosyaya bir örneği sunulmuş olan Ticaret Sicil Gazetesi içeriğinden, takip ve dava tarihi itibarı ile dava dilekçesinde “davalı” olarak gösterilen şirketin tüzel kişiliğinin olmadığı anlaşılmakla, tüzel kişiliği olmayan şirket aleyhine dava açılamayacağı-