Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun değişik 22. maddesinin 5. fıkrasına göre değeri 500 TL’nin altında bulunan uyuşmazlıklarda Tüketici Sorunları Hakem Heyetlerine başvuru zorunludur. Bu uyuşmazlıklarda heyetin vereceği kararlar tarafları bağlar. Taraflar bu kararlara karşı 15 gün içinde Tüketici Mahkemelerine itiraz edebilirler. Dosyanın incelenmesinden, dava konusu asıl alacak 218,30 TL. olduğu ve davacının Tüketici Sorunları Hakem Heyetine başvurmayarak doğrudan Tüketici Mahkemesine itirazın iptali davası açtığı anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece dava açabilme şartı gerçekleştirilmediğinden davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
İİK.’ nun 67/1 maddesi gereğince itirazın iptali davası açılmasına ilişkin bir yıllık süre, itirazın alacaklıya tebliğinden itibaren başlar. Somut olayda itirazın davacıya tebliğ edilmemesi nedeniyle sürenin başlamadığı gözden kaçırılarak, yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
Dava, gayrimenkul alım-satımı nedeniyle verilen kaparonun, satımın gerçekleşmemesi nedeniyle istirdadına ilişkindir. Taşınmaza ilişkin satışın resmi şekilde yapılması gerektiğinden, ancak anılan belgeler adi yazılı şekilde yapıldığından geçerli olmayıp, makbuz hükmünde olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda ../../.. tarihli belge ile ödenen ve ../../.. tarihli belge ile aynı tarihte ve davalıya nakit olarak ödendiği belirtilen... TL alacağın kanıtlandığı gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
Davalı borçlu, aleyhindeki icra takibinde hem borca hem de icra dairesinin yetkisine itiraz etmiştir. Bu durumda mahkemece İİK.’ nun 50. maddesi uyarınca öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itirazın incelenip, takibin yetkili icra dairesinde yapıldığı sonucuna varılırsa davanın esastan incelenmesi, icra dairesinin yetkisiz olduğu anlaşılırsa davanın bu nedenle reddi gerekirken bu yönün gözetilmemiş olmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
BK. nun 101/1 maddesi hükmü gereğince, istenebilir bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarı ile temerrüde düşmüş olur. Anılan madde hükmünün 2. fıkrası uyarınca da, borcun ödeneceği gün, taraflarca yani alacaklı ve borçlu tarafından oybirliği ile belirlenmiş veya saklı tutulan bir hakka dayanarak, iki taraftan birisince yöntemine göre bir ihtarda bulunma yolu ile saptanmış ise, borçlu, sadece bu günün dolması ile borçlu temerrüde düşmüş olur-
Dava, itirazın iptali ve icra inkâr tazminatı talebine ilişkindir. İcra inkâr tazminatına karar verilebilmek için borçlunun likit alacağa dayalı icra talebine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Borçlunun kötüniyetli olarak takibe itiraz etmesi ise, yasal koşul değildir. İcra inkâr tazminatının, aleyhinde yapılan icra takibine itiraz ederek tahsili geciktiren borçluya karşı konulmuş bir yaptırım olduğu-
Sözleşme fiyatlarının değiştirildiğine dair kesin kanıt bulunamadığı, davacının takipte ve alacağı istemekte haklı olup olmadığı, yapılan yargılama sonucu ortaya çıktığından, alacak likit değildir. Bu sebeple koşulları oluşmayan icra inkâr tazminatı isteminin reddi gerekeceği-
İcra takibinden önce kesinleşen kısmi davada belirlenen miktarlar üzerinden bakiye alacağın tahsili amacıyla girişilen takipte, asıl alacak likit olduğundan, dava kabul edildiğinde inkâr tazminatına da hükmetmek gerekeceği-
Mahkemece taraflara ait ticari defterlerde yapılan inceleme sonucunda, davacıya ait ticari defterlerde kayıt bulunmasına rağmen davalıya ait ticari defterlerde kayıt bulunmadığı, MK.’ nun 6. maddesi uyarınca ispat yükü kendisine düşen davacının iddiasını kanıtlayamaması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-