Taraflar arasındaki sözleşmede vade farkına ilişkin bir hüküm bulunmadığı, davalının takibe konu faturalara süresinde itiraz ettiği ve vade farkı ödenmesine ilişkin ticari bir örf ve âdet de olmadığı anlaşıldığına göre, davanın reddedilmesinde yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Alacaklı, ilamda ayrıca yazılı olan ve edayı içeren inkâr tazminatı, yargılama gideri ve vekâlet ücretini aynı takip dosyasında takip edebileceği gibi, bunları ayrı bir takip dosyasında da takibe koymasında herhangi bir usulsüzlüğün bulunmayacağı-
Müvekkilin davacı avukatı haklı olarak azlettiği daha önce taraflar arasında görülen kesinleşmiş davada sabit olmuştur. Haklı azil halinde avukat vekâlet ücreti talep edemeyeceğinden davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Demans hastalığının bir anda ortaya çıkan bir rahatsızlık olmayıp evveliyatının ve ağır gelişen bir sürecinin olduğu gözönüne alındığında bu rahatsızlığın, rapor ile tespitinden çok kısa süre öncesinde yapılan avukatlık ücret sözleşmesine dayanılarak talepte bulunulamayacağı-
Taraflar arasındaki sözleşmede “temerrüt faizinin, temerrüt tarihinde bankanın kısa, orta ve uzun vadeli cari kredi faizlerinden en yüksek olanının %50 fazlası nispetinde uygulanacağı” hüküm altına alındığına göre, davacı bankanın davalıların temerrüt tarihinde fiilen uyguladığı cari faiz oranları ve buna göre uygulanması gereken temerrüt faiz oranı saptanıp, uzman bilirkişi kurulundan rapor alınarak, uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekeceği-
Taraflar arasında düzenlenen noter satış sözleşmesinde, dava konusu aracın satış bedelinin tamamen ödendiği ve aracın teslim edildiği yazılıdır. Bu durumda mahkemece, aksi kanıtlanmadıkça noter satış içeriğine itibar edilmesi ve bunun sonucu olarak davanın reddi gerekeceği-
Tensip kararı ile belirlenen duruşma gününün bildirilmesi için davalılara önce normal yolla tebligat çıkarılmış ise de, adresin yetersiz olduğu gerekçesiyle tebligatın bila tebliğ iade edilmesi üzerine 7201 sayılı Yasanın 35. maddesine göre tebligat yapılmak sureti ile yargılamaya devam edilip, ondan sonraki tüm tebligatlar aynı usulle gerçekleşmiştir. Oysa Tüketici Mahkemesince davalıların aynı adresine çıkarılan tebligatlar usulüne uygun şekilde yapılmış ve önceki tebligatların hiçbirinde adres yetersizliğinden söz edilmemiştir. Bu durumda 7201 sayılı Yasanın 35. maddesine göre yapılan tebligatların usulüne uygun olduğunun kabulü doğru görülemez. Davalıların görevli mahkemede usulüne uygun şekilde duruşma gününden haberdar edilmemiş olmaları savunma hakkının kısıtlanmasına yol açan esaslı bir usul hatası olduğundan hükmün bozulmasına neden olacağı-
Alacaklının yaptığı icra takibinden vazgeçebileceği (yani takip talebini geri alabileceği); icra takibinden vazgeçme; esas haktan vazgeçme niteliğinde olmadığından, mahkemece “daha önce iki adet fatura ile ilgili takipten feragat edilmiş olmasının, esas haktan feragat niteliğinde olduğu ve borcun ödenmiş olduğu”nun kabulü ile sonradan yeni bir takibe konu edilen bu faturalarla ilgili davayı reddetmesinin, bozmayı gerektireceği-
Davacı yanca düzenlenen faturalar davalıya tebliğ edilerek itiraza uğramadığı gibi, davalı tarafından asıl alacak davadan sonra kabul edilerek ödenmiş olduğundan borçlu itirazında haksız ve alacak da likittir. Bu halde davalının icra inkâr tazminatı ile de sorumlu tutulması gerekeceği-