1136 sayılı Avukatlık Kanununun 4667 sayılı yasa ile 02.05.2001 tarihinde yapılan değişiklikten sonraki 164. maddesinde, sözleşmenin geçerli olabilmesi için değişiklikten önce mevcut “başarıya göre değişme” koşulu kaldırıldığından, “davanın olumlu sonuçlanması halinde ücret ödeneceği”ne ilişkin sözleşmenin geçersiz sayılamayacağı-
Kredi kartı borcu nedeniyle bankalarca kart hamili ve/veya kefili aleyhine açılacak davalarda genel mahkemelerin görevli olacağı-
Mahkemece; taraflar arasında akdedilen sözleşme hükümleri gözetilip, karar yerinde tartışarak varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, “taraflar arasında akdi ilişki bulunmadığı”ndan bahisle, olaya uygun olmayan gerekçelerle “davanın reddine” karar verilmesinin bozmayı gerektireceği-
HMK.’ nun 19. maddesinin 3. fıkrası uyarınca yetki itirazında bulunan taraf “yetkili mahkemeyi beyana mecburdur. Davalı yetki itirazında bulunurken yetkili mahkemenin İstanbul veya Kadıköy mahkemeleri olduğunu” açıklamış ancak, dava dosyasının bu mahkemelerden hangisine gönderilmesini istediğini belirtmemiştir. İki yer birden yetkili olarak gösterilerek yapılan yetki itirazı usulüne uygun bir yetki itirazı olarak kabul edilemez. Bu durumda mahkemece yetki itirazının belirtilen gerekçelerle reddine karar verilerek işin esasına girilmesi gerekirken, bu yönler gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulmasının, hükmün bozulmasını gerektireceği-
İtirazın iptali davalarında hem icra dairesinin yetkisine, hem de mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olması durumunda, İİK’ nun 50. maddesi uyarınca mahkemece öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itirazın incelenmesi gerekmektedir. Zira bu yön, itirazın iptali davasının koşullarından birisidir. Somut olayda, icra dairesinin yetkisine de itiraz edilmiş olduğu halde, icra dairesinin yetkisine yönelik yetki itirazı incelenmeden, mahkemenin yetkisi yönünden inceleme yapılarak yazılı şekilde hüküm kurulmasını hükmün bozulmasını gerektireceği-
Tüketici kredisinden kaynaklanan uyuşmazlıkların tüketici mahkemelerinde görülmesi gerekeceği-
Davacı, eldeki davada, davalı şirketin diğer davalıdan olan alacağını kendisine temlik etmesine rağmen, bu alacağın davalı SGK. tarafından davalı şirkete ödendiği için her iki davalı aleyhine yaptığı icra takibine vaki itirazın iptalini istemiştir. Davadaki bu ileri sürülen iddiaya gör;e her iki davalı arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmakta olup, her iki davalı hakkındaki davanın birlikte görülmesi zorunludur. Davacı ile davalının ticari şirket oldukları gözetildiğinde de, davaya ticaret mahkemesinde bakılması gerekir. Diğer davalı SGK. nın merkezinin Ankara ‘da bulunması nedeni ile, davacının Ankara’da her iki davalı aleyhine icra takibinde bulunmasının usul ve yasaya uygun olacağı-
Davalı, icra takibinde hem icra dairesinin yetkisine hem de borca itiraz etmiştir. İtirazın iptali davalarında hem icra dairesinin hem de mahkemenin yetkisine itiraz edilmesi durumunda İİK.’ nun 50. maddesi uyarınca öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itirazın incelenmesi gerekir. Bu husus dava şartıdır. Mahkemece anılan hususlar gözetilmeden yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesinin bozma nedeni sayılacağı-
Mahkemece “taraflar arasında daha önce görülüp sonuçlandırılan ilamda da davanın dayanağı olan faturanın inceleme konusu yapıldığı, bu faturanın davalının ticari defterinde kayıtlı olmadığının anlaşıldığı, davacının bu fiyat farkı faturasına dayanarak sonra kesilen düşük birimli faturaların belirlenen önceki birim fiyatlarının kabul edilmiş olması nedeniyle bütün iş için uygulanamayacağı, taraflar arasındaki ticari ilişkide davacı firmanın bu fiyat farkına ilişkin olarak düzenlenen fatura nedeniyle bir alacak talep edemeyeceğinin belirlendiği, aynı olaya ilişkin olarak açılan davada kesinleşen hüküm uyarınca davacının düzenlenen bu fiyat farkı faturası nedeniyle talep edebileceği herhangi bir alacağının bulunmadığı” gerekçesiyle “davanın reddine” karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
İpotek akit tablosunun “Şartlar” başlıklı bölümünün 1. nolu maddesinde “davalının aynı zamanda borçlu lehine 500.000 T.L. limit ile kefalet ettiği ve ipoteğin kefaletinde teminatını kapsadığı” anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca borçtan şahsen sorumlu olan kişiler için MK.’ nun 887. maddesinde öngörülen ihtara gerek bulunmayacağı-