BK. nun 101. maddesinde ‘’muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarıyla mütemerrit olur. Borcun ifa edileceği gün müttefikan tayin edilmiş veya muhafaza edilen bir hakka istinaden iki taraftan birisi bunu usulen bir ihtarda bulunmak sureti ile tespit etmiş ise mücerret bu günün hitamı ile borçlu mütemerrit olur’’ hükmü düzenlenmiştir. Dosya kapsamından davalının anılan yasa maddesi hükmü gereği usulüne uygun şekilde temerrüde düşürülmemiş olduğu ancak icra takibi ile temerrüde düştüğü gözetilerek, işlemiş faiz yönünden istemin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davalı ödeme savunmasında bulunmuştur. Bu durumda ödeme savunmasını ispat yükümlülüğünün davalıda olacağı-
Taraflar arasındaki satım ilişkisinden doğan alacağın tahsili için girişilen takibe vaki itirazın iptali istemli davada; mahkemece “toplanan delillere, alınan bilirkişi raporuna göre davalının asıl alacak kadar borçlu olduğuna, ayıplı mal savının kanıtlanamaması nedeniyle reddine, davalının temerrüde düşürülmüş olması nedeni ile işlemiş faiz talebinin kısmen haklı olduğu, bu nedenle asıl alacakla işlemiş faiz toplamı üzerinden itirazın iptaline ve takibin asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda faizle devamına ve ayrıca davalının toplam alacağın %20’si oranında inkâr tazminatına mahkûmiyetine” karar vermesinde isabetsiz bir yön bulunmadığı-
Görülmekte olan davaya konu uyuşmazlık, çekin tahsil için ibraz edildiği Kayseri İş Bankası Şubesinin işleminden (muamelesinden) kaynaklanmakta olup, davaya konu uyuşmazlıkla ilgili olarak davacı, tüzel kişiliğe haiz sermaye şirketi olan T. İş Bankasının merkezinin bulunduğu yerde takip yapıp dava açabileceği gibi, bankanın şubesinin bulunduğu Kayseri'de de, takip yapıp dava açabileceği-
Davacının atık su arıtma alacağının belirlenmesine ilişkin uyuşmazlığın çözümü yargılamayı gerektirdiğinden, alacak tutarı likit değildir. Bu durumda, olayda uygulama yeri bulunmayan İİK.’ nun 67/II. maddesi gereğince, davalıların icra inkâr tazminatı ile sorumlu tutulmasına yasal olanak bulunmadığı-
Bilirkişi raporunda “on adet sevk irsaliyeli faturada davalıya malların teslim edildiğine ilişkin imzanın bulunmadığı” belirtilmesine rağmen, mahkemece bu yön üzerinde durulmadan, davacının tasdiksiz ticari defteri nazara alınarak, “bu malların da davalıya teslim edildiği” kabul edilerek hüküm kurulmasının isabetsiz olup, bozmayı gerektireceği-
Mahkemece, takip talebindeki miktar yerine, harca esas dava değeri üzerinden davalılar lehine vekâlet ücretine hükmedilmesinin bozmayı gerektireceği-
Mahkemece, “dosyada sevk irsaliyesi veya teslim fişi bulunmadığı, faturalardaki teslim alan kısmının boş olduğu, davacının ticari defterine fatura kaydedilmiş ise de defterinin usulüne uygun tutulmadığı, faturaya konu malların davalıya teslim edildiğinin ispatlanamadığı” belirtilerek “davanın reddine” karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Kesinleşen icra takibine karşı davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmadığından “davanın reddine” karar verilmesi gerekeceği-
Dava, icra takibi alacaklısı durumunda bulunan davalıya, icra müdürlüğü aracılığıyla ödenen fazla paranın alınması amacıyla başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. Yerel mahkemece istemin bir bölümü kabul edilmiştir. Dava konusu alacağın niteliğine göre taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü yargılamayı gerektirdiğinden, alacaklı yararına inkâr tazminatına hükmedilemeyeceği-