Vesayet altındaki kişi, fiil ehliyetini haiz olduğu hususunda diğer tarafı yanıltmış olması halinde zarardan sorumlu olacağı öngörüldüğünden, hacir altındaki kişinin karşı tarafın aleyhine olacak şekilde kendi mal varlığında meydana gelen sebepsiz zenginleşme oranında sorumlu olacağı- Banka kredisinden yararlanan ve aldığı kredi kartını kullanmak sureti ile bir menfaat elde etmiş olan kimsenin, davacı bankanın ödeme talebine kadar tam ehliyetli biri gibi hareket edip borcun ifası istendiğinde ehliyetsizliğini ileri sürerek ifadan kaçınmasının hakkın kötüye kullanılması olarak kabul edileceği-
Dava konusu alacak Tarımsal Kredi Sözleşmesi’nden kaynaklanmakta olup, likit nitelikte olduğundan, İİK. nun 67/2 maddesi uyarınca davacı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilmesi gerekeceği-
Davalı kefilin, kefalet limitinin belirlendiği sayfada ve limit artırımında imzasının bulunmasına, imzaya itiraz edilmemiş olmasına, faiz oranının sözleşmeye göre belirlenmesine, alacak likit olmasına göre; hüküm olunan meblağ üzerinden %40 icra inkâr tazminatı verilmesinde yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Mahkemece “yapılan yargılama sonucunda, davacı banka ile davalı şirket arasında imzalanan kredi sözleşmesi nedeni ile davalı şirkete krediler kullandırıldığı, davalıların sözleşmede kefil sıfatı ile imzalarının bulunduğu ve ayrıca kredisinin teminatı olarak davalılara ait taşınmaz üzerinde ipotek tesis edildiği, kredi borcunun ödenmemesi üzerine davacı bankaca, dava konusu ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ayrıca dava konusu edilmeyen ilamsız takibe geçildiği, ipoteğin TMK’ nun 851. maddesi uyarınca üst sınır ipoteği niteliğinde olduğu” gerekçesi ile “davanın kabulüne” karar vermesinde yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda “davacının davalıdan alacaklı olduğunu sunduğu delillerle kanıtlayamadığı, yemin de teklif etmediği” gerekçesi ile “asıl davanın ve dava şartı oluşmayan davalının tazminat isteminin reddine, davalı-karşı davacının iddia ettiği ödemelerini kanıtlaması nedeni ile karşı davanın kabulüne” karar vermesinde yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
İİK.’ nun 67/1 maddesi “Takip talebine itiraz eden alacaklı; itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir” hükmünü içermektedir. Görüldüğü gibi; madde “itirazın tebliği”nden bahsetmektedir. Somut olayda, davalının itirazının davacı alacaklıya tebliğ edilmediği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca İİK.’ nun 67/1. maddesindeki bir yıllık sürenin başlamadığı düşünülmeden, mahkemece aksi düşüncelerle, davacı vekilinin icra dosyasında yaptığı işlem nedeni ile itirazı bu surette öğrendiğinin kabulü ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağı-
Kredi kartından doğan uyuşmazlıklarda genel mahkemelerin görevli olacağı-
3167 sayılı Kanunun 10. maddesinde belirtilen tazminatın çekin ibrazı sırasında istenmemiş olmasının, sonradan istenmesine engel teşkil etmeyeceği-
Davacının dayandığı akit tablosunda; davalıların “ipotek limiti miktarınca borcun tamamından müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarına” dair bir ibare bulunmakta ise de, kefalete ilişkin bir ifadeye rastlanmamakla, bu durumda davalının “kefil” olarak değil, “müşterek ve müteselsil borçlu” olarak kabulü gerektiğinden, İİK. nun 45. maddesinin göz önünde tutulması gerekeceği-
Davacının dosyaya ibraz ettiği irsaliyeli faturadan davalının davaya konu malları teslim aldığı anlaşılmaktadır. Davalı, her ne kadar bu malları davacının dava dışı kişilerle olan ticari ilişkisi nedeni ile teslim alıp, malları dava dışı kişilere teslim ettiğini belirtmişse de, bu durumu ispatlamak davalıya aittir. Davanın niteliği itibarı ile bu konuda tanık dinletmesi de mümkün değildir. Bu durumda davalıya iddiasını ispat yönünde imkân tanınarak, oluşacak duruma göre karar verilmesi gerekeceği-