Dava, kira alacaklarının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine ilişkin itirazın iptali talebine ilişkindir. Kiralananın tahliye ve teslim edildiğinin kabulü için fiilen boşaltılması yeterli değildir; anahtarın da teslimi gerekir. Tahliye tarihi taraflar arasında ihtilaflı ise kiracı, “kiralananın fiilen boşaltıldığını ve anahtarın teslim edildiğini” ispat etmek zorundadır. Kiracı, “taşınmazı tahliye ettiğini” ispat edemezse, kiralayanın bildirdiği tahliye tarihi esas alınmalıdır. Kiralananın anahtarının teslimi, hukuki işlemin içerisinde yer alan maddi vak’a olmakla birlikte, kira sözleşmesinin feshine yönelik hukuki sonuç doğurduğundan, ne şekilde ispatlanacağı hususu yıllık kira miktarı dikkate alınarak HUMK’un 228. maddesi kapsamında değerlendirilmelidir. Yıllık kira miktarı, senetle ispat sınırının üstünde ise ve kiraya verenin açık rızası yoksa teslim ancak senetle ispat edilebilir. Kiraya veren “anahtarı teslim almaktan kaçınıyorsa”, kiracının mahkemeye başvurup tevdi mahalli
İdari yargı yerlerinde ancak ilgili idari kurumun dava edilebileceği, gerçek kişiler aleyhine idare mahkemelerinde dava açılamayacağından, davacı, “davalı gerçek kişinin haksız eylemi nedeni ile zarara uğradığını” ileri sürüp, onun kişisel kusuruna dayanarak istekte bulunduğuna göre gerçek kişi hakkındaki davanın görüm ve çözüm yeri idari yargı olmayıp adli yargı yeri olacağı-
Kefilin, kefalet limitiyle sınırlı olarak kendi temerrüdünün hukuki sonuçlarından sorumlu olduğu-
Dava, İİK. nun 67. maddesi uyarınca açılmış itirazın iptali davasıdır. Davanın niteliği gereği “itirazın iptali ile takibin devamına” karar verilmesi gerekirken, hem “itirazın iptali ile takibin devamına”, hem de “alacağın tahsiline” şeklinde hüküm oluşturulmasının usul ve yasaya aykırı olacağı-
İİK’nun 67. maddesine dayalı olarak açılan itirazın iptali davasında hükmedilen vekalet ücretinin, asıl davadan bağımsız bir alacak olduğu ve dolayısıyla itirazın iptali davası kesinleşmeden takip konusu yapılmasına bir engel bulunmadığı-
İİK'nın 67. maddesinden kaynaklanan itirazın iptali niteliğinde olan dava, kamu düzeniyle alâkalı olmadığından ve tarafların iradelerine tâbi olmayan hususları da ihtiva etmediğinden yanlar arasında imzalanan sözleşme uyarınca ihtilafın tahkimde görülmesi gerekeceği-
“Davanın reddine veya kabulüne” dair karar tefhim edildikten sonra, bundan dönülerek yeni ve bundan farklı bir hüküm kurulamayacağı gibi, gerekçeli kararın, kısa karara uygun yazılması ve kısa kararla çelişkili olmaması gerekeceği-
Müteselsil kefilin, sözleşmedeki kefalet limiti ve kendi temerrüdünün sonuçlarından sorumlu olacağı-
Dava konusu uyuşmazlık, iptal edilen emeklilik işlemi sonucunda birikmiş olan emeklilik alacaklarından kaynaklamakta olup, bu tür davalara iş mahkemelerin de bakılacağı-
İcra takibine konu alacak haksız eylemden kaynaklandığından, tazminat tutarı belirgin olmayıp yargılamayı gerektirdiğinden, kararda icra inkâr tazminatına da hükmetmemek gerekeceği-