Dava, itirazın iptali davası olup satıcı davacının, malı alıcıya teslim ettiğini ve akdi ilişkiyi kanıtlamakla yükümlü olduğu- Davalı davacı ile arasında akdi ilişki bulunmadığını ileri sürmüş olup itirazında da dava dışı İ.D. arasında ticari ilişki bulunduğu ve peşin satış usulü akdi ilişkinin sonlandığını kabul ettiği; diğer yandan davacının mal teslim belgesine dayandığı, belge altındaki imzanın davalıya ya da onu temsile kişilere ait olmadığı sabit olduğundan, kanıtlanamayan davanın reddi gerektiği-
Davacının davalı ile mutabakat kurulduğunu ileri sürdüğü alacak iddiasını kanıtlayamamışsa da davacının yemin teklifi üzerine davalı tarafın yemin etmekten kaçındığı, dolayısıyla bu miktar alacağın varlığını HMK 229 uyarınca ikrar etmiş sayılacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verildiği- Taraflar arasındaki uyuşmazlık davalının ticari kayıtlarında da yer alan alacaktan kaynaklanmakta olup davalının 6 adet fatura ile davacıyı borçlandırdığı, faturanın dayanağı olan belgelerin dosya içeriğinde mevcut olmadığı, bu durumda salt faturanın tebliğinin alacağın varlığını kanıtlamayacağı-
Kabul edilen miktar üzerinden harcın hesaplanması gerekirken bu miktarın hüküm fıkrasında daha fazlasına hükmolunması isabetsiz olduğu, ancak bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması uygun görüldüğü-
Senetteki imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfeti, senet elinde olup, takibe başlayan ve imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya ait olduğu-
Davalılar, sözleşmenin müşterek borçlusu ve müteselsil kefilleri olup aynı zamanda asıl borçlu tarafından temlik eden banka lehine düzenlenen kambiyo senedinde avalist olarak imzaları bulunduğundan, tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile alacaklının davalılar hakkında hem kefilin hem de avalistin sorumluluğu çerçevesinde kambiyo senedine müracaat hakkının mevcut olduğu-
01.07.2012 tarihinden sonra 1163 s. Kooperatifler Kanunu'nun 99. maddesi uyarınca açılan dava ticari dava niteliğini haiz ise de, yargı çevresinde asliye ticaret mahkemesinin bulunmaması halinde, 6102 s. TTK. mad. 5/4 uyarınca, bu davaya asliye hukuk mahkemesi olarak bakılmasında bir usulsüzlük bulunmadığı- Davacı kooperatifin anasözleşmesinin 17/3. maddesi, “Devir halinde eski ortağın kooperatife karşı tüm hak ve yükümlülükleri yeni ortağa geçer” hükmünü gereğince, mahkemece, bilirkişi aracılığıyla, davacı kooperatifin defter, kayıt ve belgeleri üzerinde inceleme yapılarak, davalının, ortaklığı devir aldığı tarihin belirlenmesi, anasözleşmenin anılan maddesine göre devreden ortağın borçlarından da sorumlu olduğu gözetilerek, asıl alacak ve işlemiş faiz borcu ile ilgili rapor alınması gerekirken, davalının taşınmazı devir tarihinden sonraki döneme ilişkin sorumluluğunu belirleyen rapora göre hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
Eser sözleşmesinin eksik ve kusurlu ifası sebebiyle uğranılan zarara ilişkin maddi ve manevi tazminatın tahsiline ilişkin asıl dava ile bakiye iş bedeline ilişkin itirazın iptaline ve tazminata yönelik karşı davada, yüklenici tacir olup, iş sahibinin tacir olduğuna ve ticari defter tuttuğuna dair iddia ve delil bulunmadığından, yüklenicinin ticari defterlerinin iş sahibi davacı karşı davalı aleyhine delil olarak kabul edilmesi olanaklı olmadığından, yerinde keşif yapılıp bilirkişi raporu aldırılarak sonucuna uygun karar verileceği-
Davacının faturalara istinaden alacağın tahsili için davalı aleyhine fatura bedelleri ve işlemiş faizleri üzerinden alacağın tahsili için takibe geçildiği, takibe konu asıl alacağın tamamının (takip tarihinden sonra, ödeme emrinin tebliğinden önce) ödendiği, ödeme emrinin davalıya tebliğ edilip takibe itiraz edildiği, davacı vekilinin davalının işlemiş faize itirazının iptalini istemeyerek sadece icra vekalet ücreti ve masraflar üzerinden takibe devam edilmesini istediği, TTK mad. 1530 gereğince davalının temerrüde düşürülmesi için önceki kanuni düzenlemelerdeki gibi mutlaka bir temerrüt ihtarının gönderilmesine gerek bulunmadığından temerrüdün gerçekleştiği, davalı tarafça yapılan ödemenin takip tarihinden sonra yapılması karşısında işlemiş faiz borcunun da bulunduğu, her ne kadar davacı tarafça işlemiş faize itirazın iptali istenmemiş ise de borçlu olan davalının takip masraflarından ve icra vekalet ücretinden sorumlu bulunduğu- Asıl alacağa yönelik itiraz söz konusu olmadığından, icra inkâr tazminatı talebinin reddine karar verildiği-
Davalı vekilinin sunduğu protokol başlıklı belge hususunda davacı şirket yetkilisinin isticvap davetine uymaması sebebi ile tarafların dava konusunda anlaştıkları, sulh olduklarının kabul edildiği ve davacı vekilinin vekalet ücreti ile ilgili talebi müvekkili ile kendisi arasındaki ilişki olduğundan taraflar arasında yapılan protokol kapsamında vekalet ücreti takdir edilemeyeceği gerekçesiyle HMK. mad. 315 gereğince davada karar verilmesine yer olmadığı, taraflar arasındaki anlaşma dikkate alınarak taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığı, yaptıkları masrafların taraflar üzerinde bırakılması yönünde verilen kararın isabetli olduğu-
Davacı icra takibi yapmakta haksız olup kötüniyetli olduğunun ispatlanamadığı dikkate alınmaksızın reddedilen tutar üzerinden aleyhine kötüniyet tazminatına karar verilmesinin isabetsiz olduğu-