9. HD. 18.06.2018 T. E: 2017/6744, K: 13131-
Davacı taraf karar kesinleşmeden kısmi dava ile istenen miktar dışında bakiye kısmını icra takibine konu ettiğini, bu durumda borca itiraz edildiğine göre kısmi davanın sonucunun beklenmesi gerekirken, yeniden prim alacağının hesaplanmasına gidilmesinin doğru olmadığı-
6100 sayılı HMK 200. maddeye göre bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekeceği, maddede belirtilen senetle ispatı gereken hususların diğer kesin delillerle de ispatının mümkün olduğu- Alacağın bankaya verilen talimatla ödenmiş olup olmadığı ve işlemiş faiz talebi alacağı bulunup bulunmadığı bakımından alacağın varlığı yargılamayı gerektirmekte olup likid bir alacak bulunduğundan söz edilemeyeceğinden davacı itirazında tümüyle haksız sayılamayacağından icra inkâr tazminatına hükmedilmesi koşulları bulunmadığı halde % 20 oranında tazminata hükmedilmesinin doğru olmadığı-
Davacı tarafın karar kesinleşmeden kısmi dava ile istenen miktar dışında bakiye kısmını icra takibine konu ettiği, bu durumda borca itiraz edildiğine göre kısmi davanın sonucunun beklenmesi gerekirken yeniden prim alacağının hesaplanmasına gidilmesinin doğru olmadığı-
İtirazın iptali davasının görülme yeri adli yargı ise de, hukuki el atmaya ilişkin uyuşmazlığın esasının idari yargıda çözümlenmesinin yasal zorunluluk olduğu ve oradan alınacak ilamla alacaklının alacağına öncelikle kavuşabileceği- Davacının, kamulaştırmasız el koymadan kaynaklanan alacağa ilişkin ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali davası açmakta “hukuki yararı”nın bulunmadığı, bu hususun dava şartı olduğu ve mahkemece resen gözetilmesi (HMK'115/1 md.) gerektiği-25.08.2017 tarihinde yürürlüğe giren 694 s. KHK'nın 9. maddesi dikkate alınarak karar verilmesi gerektiği-
Genel kredi sözleşmesinin tarihine, miktarına ve limitine ilişkin kısımların yazılmasında farklı türden kalem kullanılmasının, kefalet sözleşmesini geçersiz hale getirmeyeceği-
Davaya konu malın davalının işyerinde bulunması ve keşifteki davalı beyanında jeneratörün kuruluş işlemleri için davacı şirkette görüşme yaptığını belirtmesi, davacı şirketin dava konusu malın Türkiye genel satıcısı olması karşısında taraflar arasında mal teslimi hususunda bir uyuşmazlık bulunmadığının kabulü gerektiği- Davacının ticari defterlerinde mal bedelinin 34.000.-TL’lık çekle ödendiğine dair kayıt mevcut olup davacının bu kaydın aksini yine yazılı delille ispatlaması gerektiği-
Boşanma davalarının içerisinde TMK. mad. 174 uyarınca, istenilen maddi-manevi tazminat ile nafaka talepleri, boşanmanın ferisi niteliğinde olup, ayrı bir harca tabi olmadığından bu taleplerin reddi ya da kabulü halinde taraflar yararına vekalet ücretine hükmedilmesinin mümkün olmadığı ve bu durumda haksız azledilen davacı avukat lehine boşanma davası üzerinden hesaplanacak maktu oranda vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Davalının eski eşi olduğunu, evlilik birliği içerisinde ihtiyaç kredisi çekerek davalının hesabına 30.05.2013 tarihinde 22.000,00 TL'yi borç olarak gönderdiğini, davalının bu para ile Bağkura olan borçlarını ödediğini, daha sonra davalı ile boşandıklarını, davalının borcu ödemediği gibi kredi ödemelerini de üzerine bıraktığını, alacağının tahsili için başlattığı takibin davalının haksız itirazı ile durduğunu ileri sürerek itirazın iptaline ve inkar tazminatına-
Sözleşmeye uygun fatura düzenlenmemesinin malın bedelini talep etme hakkını ortadan kaldırmayacağı-