Davacılar alacağın temliki sözleşmesine dayanarak sözleşmenin karşı tarafı olan davalı. A.Ş. aleyhine icra takibinde bulunmuş ve itirazın iptali davası açmış olup davacıların temlik sözleşmesine konu yaptığı alacağın borçlusu durumundaki Tasfiye Halindeki A.Ş. bu davada taraf olmadığından ve eldeki dava mutlak ticari davalardan olmadığı gibi davacıların tacir olmadıkları, davanın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilişkili olmadığı görüldüğünden, davaya "asliye ticaret mahkemesinin" değil, "asliye hukuk mahkemesinin" bakması gerektiği- "Alacağın temliki sözleşmesinin temelindeki ilişkinin davacılar ile Tasfiye Halindeki A.Ş. arasındaki kar - zarar katılım hesabından kaynaklandığı, TTK. mad. 4/1-f gereğince ticari davanın söz konusu olduğu ve ticaret mahkemesinin görevli olduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca yerinde görülmediği-
Bozma kararına uyulması sonunda, mahkemenin kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğünün doğacağı- Vekalet ücreti ile yargılama giderleri hususunda bozma ilamı gereklerinin yerine getirilmesi gerektiği- Davacı tarafça davalıya keşide edilen ihtarname ile davalının takip tarihinden önce temerrüde düşürüldüğü anlaşıldığından, davacı yararına takip talebinde istenen işlemiş faiz alacağına hükmedilmemiş olmasının hatalı olduğu-
"Satın alınan aracın noter satışından sonra aracın üzerinde haciz ve tedbirler bulunduğundan aracı üzerine kayıt ettiremediğini, bu hususla ilgili davalıya durumu ihtar ettiğini, ihtarnameye rağmen davalının cevap vermediğini" ileri sürerek başlattığı icra takibine yapılan itirazın iptali istemiyle açılan davada görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olduğu-
Davalı arsa sahiplerinin davacı yüklenici aleyhine geç teslimden kaynaklı tazminat davası açtıkları ve yargılamanın devam ettiği ve derdest olan bu davanın sonucu eldeki davayı etkileyeceği anlaşıldığından, sözleşmenin geç ifasından kaynaklı tazminat talebinin kabul edilmesi halinde henüz ifanın tam olarak yerine getirildiğinden bahsedilemeyeceğinden ve davacının da arsa sahiplerinin edimini talep etmesi şimdilik mümkün olmayacağından, arsa sahipleri tarafından açılan davanın sonuçlanmasının beklenmesi, bu davanın kabulle sonuçlanması halinde eldeki davanın erken dava olduğundan bahisle reddine karar verilmesi, aksi halde yüklenicinin edimlerini tam olarak yerine getirdiği sonucuna varılacağından, kabule karar verilmesi gerektiği-
Bireysel kredi sözleşmesinden kaynaklanan davada, davalı tüketici konumunda olup, uyuşmazlık Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığına göre davaya bakmaya Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu- Mahkemece, müstakil Tüketici Mahkemesi var ise davaya bakmakla Tüketici Mahkemeleri görevli olduğundan görevsizlik kararı verilmesi, müstakil Tüketici Mahkemesi yok ise, ara kararı ile uyuşmazlığa Tüketici Mahkemesi sıfatı ile bakılmasına karar verilmek suretiyle uyuşmazlığın çözülmesi gerektiği-
Somut durumda, takibin devamı ve davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesi istemiyle görülen itirazın iptali davasında, takibin asıl alacak ve asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte devamı ve asıl alacağa %20'si oranında İcra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesi şeklinde mahkemece kurulan hükmün karşısında, davalının ana para, faiz ile diğer masraflar yönünden ayrı ayrı sorumluluk meblağlarının gösterilmesi ve infazda tereddüt yaratmayacak şekilde hüküm oluşturulması gerektiği-
Türk Borçlar Kanunu'nun 88. ve 120. maddeleri nazara alınarak davalının borcunun tespit edilmesi gerekirken Genel Kurullarda belirlenen faiz üzerinden davacının borcunun tespit edilmesinin hatalı olduğu-
İtirazın iptali istemine ilişkin davada, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya yeterli olmadığı, raporda her iki taraf defterlerinin incelenip incelenmediği, takip konusu faturaların bu defterlerde kayıtlı olup olmadıkları, ödenip ödenmedikleri hususları kesin olarak belirlenemediği gibi faturalar dışında ayrıca faturalara konu hizmetin verilip verilmediği üzerinde de durulmadığı, tüm bu hususlar gözetilerek gerektiğinde yeni bir bilirkişiden rapor alınıp bu ilkeler çerçevesinde araştırma yapılıp sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-