Evlendirmeye yetkili merci önünde yasal şartlara uygun bir evlenme gerçekleşmiş ise, bunun nüfusa bildirilmemiş ve sicile işlenmemiş olmasının, evliliğin yok olduğunu göstermeyeceği-
Tarafların Af Kanunu uyarınca nüfus müdürlüğüne birlikte başvurmamaları, karşılıklı olarak tescil talebinde bulunmamaları halinde evlenmenin yoklukla malül olduğu; yokluk halinde tarafların fiilen birarada yaşamış olması ve çocuklarının bulunmasının sonuca etkili olmadığı; objektif iyi niyete ilişkin TMK.’nun 2. maddesindeki kuralı uygulamak da mümkün bulunmayıp davacı tutanaktaki imzanın kendisine ait olmadığını iddia ettiğinde; tarafların gösterdikleri deliller toplanıp, tutanakta ismi geçen tanıklar dinlenip deliller birlikte değerlendirilip sonucu uyarınca karar verilmesi gerektiği-
Evlenme defteri veya kütüğünün, evlenenler, irade açıklamasına tanık olanlar ve evlendirme memuru tarafından imzalanması zorunlu ise de, bu hususun aktin geçerliliği için kurucu bir unsur olmadığı-
Davacının yetkili memur önünde hazır bulunmak suretiyle aynı zamanda ve bir arada olumlu iradesini açıklamasından söz edilemeyeceğinden evliliğin yok hükmünde olduğu; yok hükmünde olan evlenme hiçbir hukuki sonuç doğurmayacağından, iptali için dava açılmasının bile gerekmediği ve babalık karinesinin uygulanmayacağı; ancak evlilik nüfus kayıtlarına tescil edilmiş ise ilgililerin evlenmenin yokluğunun tespiti ve yanlış kaydın düzeltilmesi davası açma imkanı olduğu-
Evliliğin tespiti davasında görevli mahkemenin Aile mahkemesi olduğu bulunmayan yerlerde ise Asliye hukuk mahkemesinin Aile mahkemesi sıfatıyla bu davaya bakacağı-
Taraf teşkili kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilmesi gerekeceği- Mahkemece; kayıtlara göre evli gözüken mirasbırakanın tüm mirasçılarının davaya dahil edilmesinin sağlanması, davaya dahil edildikleri takdirde dava dilekçesi ve duruşma gününün tebliğ edilerek , duruşmaya katılıp gösterdikleri takdirde delillerini toplayarak hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Evliliğin nikah akdi ile kurulacağı, nikah akdi yapıldıktan sonra eylemli olarak evlilik birliği kurulmasa bile, evlenme akdinin taraflarının (eşler) evlenmenin hükümlerine tabi olacağı, toplanan delillerden; davalı-davacı kadının, davacı-davalı eşinin ekonomik gücünü aşan eşyalar istediği, kayınvalidesine “şizofren” dediği, davacı-davalının da eşini sürekli aşağıladığı, hakaret ettiği, kolunu çekip bileğini kıvırdığı, güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu, nikahtan sonra yapılması kararlaştırılan düğünü iptal ettiği, böylece evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda davalı-davacı kadın da kusurlu olmakla birlikte davacı-davalı kocanın daha ağır kusurlu olduğunun anlaşıldığı-
Nüfus sicilindeki idari hata nedeniyle evlilik kaydının bir süre sicile işlenememesinin evliliğin iptali nedeni olmadığı, evlenmenin iptaline veya boşanmaya ilişkin bir dava da bulunmadığından, nüfus kaydının düzeltilmesi davasının reddi gerekeceği-
Davacının, ölen kişiyle 1946 yılından beri nikahsız olarak fiilen beraber yaşamış olmasının, bu fiili beraberliğin "evlilik" olarak kabulünü ve tescilini gerektirmeyeceği; evliliğin ancak, evlendirme memuru önünde evleneceklerden her birinin, bu amaca uygun iradelerini sözlü olarak açıklamalarıyla oluşacağı- Kanunun, herhangi bir hukuki sonuç bağlamadığı ve hukuken geçerli saymadığı bir hususla ilgili tespit kararı verilemeyeceği ve maddi vakaların tespit davasına konu olamayacağı-