TÜRK BORÇLAR KANUNU > - Genel Hükümler > - Borç İlişkisinin Hükümleri > - Borçların İfası > - E. Alacaklının temerrüdü > - II. Hükümleri > - 1. Bir şeyin teslimine ilişkin edimlerde > Madde 107 - a. Tevdi hakkı
Taraflar arasında satım sözleşmesinde satış bedelinin davacı tarafından peşin ödendiği uyuşmazlık konusu olmadığı, somut olayda taraflar arasındaki sözleşmelerde vade bulunduğu, 16.01.2013 tarihli sözleşmede ürünlerin en fazla üç ay içerisinde, 03.11.2014 tarihli sözleşmede ise ürünlerin en fazla on iki hafta içerisinde teslim edileceğinin kararlaştırıldığı, davalı tarafından delil olarak sunulan sipariş fişlerinde, emtianın sipariş ve ithalat tarihleri dikkate alındığında, dava konusu emtianın ilk sözleşme kapsamında sipariş edildiği anlaşıldığı, satıcı malları teslim almak konusunda davacı alıcıyı temerrüde düşürdüğüne ilişkin herhangi bir kanıt sunmadığı, emtianın teslim edildiğini veya teslime hazır halde bekletilmesine rağmen davacı alıcının isteği ile teslim alınmadığını ispat yükü davalı satıcıda olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekeceği-
Taraflar arasındaki protokol ve asıl sözleşmede, davacıya yapılacak ödemelerin ifa yeri bakımından bir açıklık bulunmadığından ,eBK mad. 73 dairesinde, davalının borç ödemesini, davacının ikametgahında ve doğrudan (elden) kendisine yapması gerektiği- Bizzat davalı delilleri arasında bulunan tutanaktan da anlaşılacağı üzere, savunmasının aksine davalı yanın, borcun ifası bakımından davacının konutunda yahut işyerinde bir ödemesinden yahut ödeme teklifinden söz edilemeyeceği- Davalının bir kısım mahsup işleminin yerinde olmadığı anlaşılmakla, varılan bu sonuç dairesinde, borçlunun yaptığı ödeme teklifinin de, kanunun kullandığı deyimle, usul dairesinde bir ödeme teklifi mahiyetinde olmadığı, alacaklının kısmi ödemeyi reddetmiş olması halinde dahi alacaklı temerrüdünün koşullarının bulunmadığı- Bir an için aksinin kabulü halinde dahi, davalının, eBK. mad. 91 çerçevesinde, borcunu mahkemece tayin edilen bir mahalle de tevdi etmediği anlaşıldığında, Yargıtayın benzer bir konuyla ilgili verdiği kararda da zikredildiği ve davacının, dosyaya yansıyan ekstreden de anlaşılacağı üzere uzun süredir işlem görmeyen banka hesabını kontrol etme yükümlülüğü bulunmaması nedeniyle, hukuken, davalı borçlunun icra takibinden önce takip konusu borcunun kısmen yahut tamamen ödendiğinin kabul edilemeyeceği- Mahkemece, davalının yaptığı ve kısmi nitelikte olduğu anlaşılan ödemeyi öncelikle faiz ve masraflardan düşerek sonuca varılması gerektiği- Taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinde ve düzenlenen tasfiye protokolünde davacının tahsil edilemeyen faturalardan kaynaklanan sorumluluğunun bulunduğu ve tasfiye protokolüne rağmen bu sorumluluğun takip tarihi itibariyle de halen var olduğunun kabulü gerektiği- Mahkemece benimsenen bilirkişi raporunda, sadece dönemsellik ilkesi bakımından davalı yanın mahsubunun yerinde olmadığı açıklanmışsa da, davacının alacağından davalı tarafından tahsil edilemeyen taşıma bedellerine ilişkin olarak mahsup edilen bu kalemin dönemsellik ilkesi ile bir ilgisi bulunmadığından, davalının savunmasının, her iki taraf defterleri de incelenerek, yerinde olup olmadığının değerlendirilmesi ve sonucuna göre davalının mahsuba haklı olup olmadığı, haklı ise ne miktarda mahsup cihetine gidebileceği belirlenerek hüküm kurulması gerektiği-
İşçinin birden fazla alacağının bulunması halinde yapılan kısmi ödemeden; önce normal ücret, fazla mesai, hafta tatili, genel tatil ücretlerinin mahsup edileceği; kalan miktardan kıdem ve ihbar tazminatının mahsup edileceği, bu noktada önce kıdem tazminatının mahsup edilip kalan miktarın da ihbar tazminatı ve izin ücretinden orantılı olarak mahsup edileceği-
Davalının konutta teslim olarak gönderilen kira parasının davacı alacaklı tarafından alınmadığını bu tarihte öğrendiğinin kabulü ile havale akıbetini araştırarak bekleme süresi geçmiş olan havale bedelini PTT'den geri alıp, 30 günlük ödeme süresi içerisinde takip dosyasına ödemesi ya da TBK'nın 91.maddesi gereğince tevdi mahalli tayin ettirmek suretiyle buraya yatırması gerekeceği- Bu yolu seçmeyen borçlunun itirazında haklı olduğunun kabul edilemeyeceği-
Davalı, kabul edilmeyen ödemeleri için takipten sonra mahkemeye başvuruda bulunarak posta idaresinde bekleyen para için tevdi mahalli tayini istemiş olmasına göre bu durumun önceki temerrüdünü ortadan kaldırıcı bir işlem olmadığı, davalı borçlunun kooperatif tarafından kabul edilmeyen ödemelerinin mahkeme kararına dayalı olarak tevdi edildiği tarihe kadar ödenmediğinin kabulü ile buna göre borcunun ve gecikme faizinin hesaplanması gerektiği- Davalı ortak bir kısım ödemeleri posta yoluyla konutta teslimli olarak göndermiş, fakat bu ödemeler kooperatif tarafından kabul edilmemiş olmakla, davalının genel kurul kararlarına uygun olarak davacı kooperatife gönderdiği ödemelerin haklı bir neden olmaksızın reddi halinde, mahkemece belirlenen tevdi yerine ödeme yapmakla borcundan kurtulacağı, anılan şekilde ödeme yapılmadıkça, ifa yükümlülüğünün devam edeceği- Tevdi mahalli tayininin istenilmiş olmasının temerrüdü ortadan kaldırmayacağı, borç ve faizin de buna göre hesaplanması gerekeceği-