Dosyanın incelenmesinde, dava dilekçesinin davalı erkeğe usulüne uygun şekilde 10.09.2015 tarihinde tebliğ edildiği, davalı erkek tarafından iki haftalık yasal süresinden sonra 28.09.2015 tarihinde cevap dilekçesi verildiği bu yüzden davalı, dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkar etmiş sayılacağı (HMK m. 128) ve diğer tarafın kusurlu olduğuna yönelik bir vakıa ileri süremeyeceği gibi davalının delilleri de toplanılarak davacıya kusur izafe edilelemeyeceğinden tarafların eşit kusurlu kabul edilmesinin doğru olmadığı- Tarafların ekonomik ve sosyal durum araştırması yapılmadan sadece yetersiz tanık beyanları dikkate alınarak, yoksulluk nafakası talebinin reddinin doğru görülmediği-
Zamanaşımının, hakkın ileri sürülmesini engelleyici nitelikte olduğu ve alacak hakkı alacaklı tarafından, yasanın öngördüğü süre ve koşullar içinde talep edilmediğinde dava yoluyla elde edilebilme olanağından yoksun bırakılacağı- Alacağın salt zamanaşımına uğramış olmasının onu eksik bir borca dönüştürmesi için yeterli olmadığı, bunun için borçlunun, kendisine karşı açılmış olan alacak davasında alacaklıya yönelik bir def'ide bulunması gerekeceği- Davalı tarafından zamanaşımı def'i ileri sürülmedikçe, o hak ve alacak için yasanın öngördüğü zamanaşımı süresi dolmuş olsa bile hakimin bunu kendiliğinden göz önüne alamayacağı- Zamanaşımı, kanunda sınırlı olarak sayılan ilk itirazlardan olmadığından cevap dilekçesi ile ileri sürülme zorunluluğu bulunmadığı- Zamanaşımı def'inin, savunmanın genişletilmesi ya da değiştirilmesi yasağının başladığı ana kadar ileri sürülmesi gerekeceği ve bu ana kadar ileri sürülmeyen zamanaşımı def'inin sonradan ileri sürülmesinin savunmanın genişletilmesi niteliğinde olacağı- Davaya yasal süresi içerisinde cevap vermemiş olan davalının süresinden sonra vereceği cevap dilekçesi ile zamanaşımı def'inde bulunabilmesinin ancak davacının muvafakat etmesi ile mümkün olacağı- Islahın yasal şartları yerine getirildiği takdirde karşı tarafın ya da mahkemenin kabulüne bağlı olmaksızın yapılabileceği- Davanın kısmen de ıslah edilebileceği- Maddi hakkı sona erdiren maddi hukuk işlemlerinin ıslahla düzeltilemeyeceği- Feragat, kabul, sulh gibi işlemlerin asıl hakkı ortadan kaldırmasından dolayı usul işlemi olduğu kadar maddi hukuk işlemi mahiyetini de taşıması dolayısıyla bu işlemlerin ıslah yoluyla düzeltilemeyeceği- Açık bir irade beyanı ile terk edilen hakların maddi gerçeğin şekle feda edilmesi gibi bir sonuç doğurmaması sonucunda ıslahın konusu olamayacağı- Davanın cevapsız bırakılması ya da süresi içinde cevap dilekçesi verilmemesi halinde davalının, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkar etmiş sayılacağı-
Davaya süresi içinde cevap vermemiş olan davalının, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkar etmiş sayılacağı ve diğer tarafın kusurlu olduğuna yönelik bir vakıa ileri süremeyeceği, bu durumda davacı erkeğe "eşine hakaret ve küfür ettiği" vakıasının kusur olarak yüklenmesinin mümkün olmadığı- Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra iddia veya savunmanın genişletilemeyeceği yahut değiştirilemeyeceği, ıslahın veya karşı tarafın açık muvafakatinin saklı olduğu-
Davalının süresinde olmayan cevap dilekçesinde yer alan yoksulluk nafakası, maddi ve manevi tazminat talepleri hakkında mahkemece verilen karar verilmesine yer olmadığına dair kararın isabetli olduğu-
Cevap dilekçesinde bildirilmeyen "yemin deliline" -sonradan delil gösterilebilmesi için HMK. mad.145 'de belirtilen istisnai hallerin mevcudiyetinin de ileri sürülmediği göz önünde bulundurularak- ön inceleme aşamasından sonra yapılan üçüncü duruşmada dayanılmasının mümkün olmadığı-
Davaya cevap vermemiş olan davalının, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkar etmiş sayılacağı- Davalı erkeğin eşine sevgisiz ve ilgisiz davrandığı anlaşıldığından, boşanmaya sebep olan olaylarda davalı erkeğin tam kusurlu olduğunun kabul edilmesi gerektiği- Yoksulluk ve iştirak nafakasına ilişkin davada, davalı erkek tam kusurlu olduğundan, davacı kadının maddi tazminat isteğinin reddinin isabetsiz olup, tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları ile müşterek çocukların ihtiyaçları dikkate alınarak,hakkaniyete uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerektiği-
Davalı tarafça, davacının da geldiği ön inceleme duruşmasında ilk kez sunulan cevap dilekçesinin deliller bölümünde takip dayanağı faturaların e-mail yoluyla kendilerine gönderildiği savunulup, cevabi ihtarname örneğinin eklendiği anlaşıldığından, mahkemece, davalı tarafça anılan aşamada inkâr kapsamında dayanılan ve bildirilen deliller toplanıp, değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Dava dilekçesinin davalıya usulüne uygun bir şekilde tebliğ edilmesinden sonra, süresi içerisinde cevap dilekçesi verilmediğinden savunmanın dayanağı olarak süresinde ileri sürülen bir delil de bulunmadığından, davalıya delil göstermesi için süre verilemeyeceği- ("Dava dilekçesindeki talepler arasında müşterek çocuğun velayetinin anneye verilmesi isteminin de bulunduğu, kamu düzenine ilişkin bu talep nedeniyle davalı delillerinin toplanmasına imkân tanınmasının gerektiği", "süresinde davaya cevap vermeyen davalının, diğer tarafın kusurlu olduğuna yönelik bir vakıa ileri süremez ise de, kötüye kullanılmadıkça onun ileri sürdüğü vakıaları çürütmeye yönelik delil bildirebileceği, aksinin kabulünün, cevap süresini kaçırmış veya davaya süresinde cevap vermemiş olan davalıya savunmasını ispat etme hakkını tanımamak olacağı, bunun ise hukuki dinlenilme hakkını ortadan kaldıracağı" ve "uyuşmazlık ön inceleme duruşmasında belirlendiği için tarafların delillerini göstermeleri gereken (son) tarihin, dava veya cevap dilekçesi değil, hakimin HM. mad. 140/5 uyarınca taraflara vereceği iki haftalık kesin sürenin son günü olduğu" şeklindeki görüşlerin HGK çoğunluğunca kabul edilmediği)-
Dava dilekçesinde iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği, cevap dilekçesinde; savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğinin belirtilmesi gerektiği- Delillerin dava ve cevap dilekçelerinde belirtilmesi; dilekçelerinde belirtikleri delillerin en geç ön inceleme duruşmasında mahkemeye sunulması, başka bir yerden getirtilecek olması halinde delillerin toplanması için gerekli işlemlerin yapılması gerektiği, yani dava ve cevap dilekçelerinin verilmesinden sonra tarafların iddia ve savunmalarını kanıtlayıcı delil bildirmelerinin mümkün olmadığı- Usulüne uygun tebligata rağmen, yasal süresi içinde davaya cevap vermediği gibi herhangi bir delil de bildirmeyen davalının ön inceleme duruşmasında delillerini bildirmesi ve ön inceleme duruşmasından sonra da isim ve adreslerini bildirdiği tanıkların dinlenilmesinin mümkün olmadığı-
Kira parası götürülüp ödenmesi gereken borçlardan olduğundan kiralayana götürülüp elden ödenmesi veya gideri kiracıya ait olmak koşuluyla konutta ödemeli olarak PTT kanalıyla gönderilmesi, sözleşmede özel bir koşul kabul edilmişse bu hususun da gözönünde tutulması gerektiği- Teamül haline gelmiş bir ödeme şekli varsa bu şekilde yapılan ödemenin de geçerli olduğu- Davalı, savunma yapmaması nedeniyle, sözlü kira ilişkisini inkar etmiş sayılacağından (HMK. 128), öncelikle davacıya, davalının kiracılık sıfatını kanıtlama imkanı verilmesi, kira ilişkisinin ispatlanması halinde ise ihtarname ile ödenmeyen kira miktarı ve aylar açıklattırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu-