6325 sayılı Kanun ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliğinde toplantı tarihi ile davet tarihi arasında bulunması gereken belirli bir süre öngörülmediği- Bildirim yapılmasına rağmen davacının toplantıya katılmaması nedeniyle arabuluculuk faaliyetinin sona erdiğine dair tutanak tutulabilecek iken, arabulucu ile başvurucunun mutabakatı ile, davacıdan geri dönüş olması ihtimaline binaen ek bir süre daha beklenildiği- Davacının kendisine yapılan bildirim tarih ve saati ile toplantı zamanı olarak belirlenen sürede, mazeretini bildirerek toplantının ertelenmesini isteyebilecek iken, davacının geçerli bir mazeret de bildirmediği, dolayısıyla söz konusu arabuluculuk tutanağının iptalini gerektirir bir sebep bulunmadığı- İhbar talebi varsa da HMK m. 62 uyarınca bir dilekçe ibraz edilmediği, davanın ihbarının taraf işlemi niteliği taşıdığı, mahkeme aracılığı ile ya da mahkeme dışı vasıtalarla da yapılabileceği, dolayısıyla davanın ihbar edilmemesinin sonuca etkili olmadığı-
Davanın davacının çalıştığı alt işveren şirketlere ihbar edilmesi ve ihbar olunan alt işveren şirketlerin davacının çalışma şartları ve ödemeler konusunda belgeler ibraz etmesi halinde talep edilen işçilik alacaklarının hesaplanmasında bu belgelerin dikkate alınacağı düşünüldüğünde davanın alt işveren şirketlere ihbarında zorunluluk bulunduğu, davalının bu talebinin, tahkikat sonuçlanmadan, mahkemeye ilettiğinin anlaşılması karşısında; mahkemece, davanın ihbarı hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmeden yargılamaya devamla hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
İhbar dilekçesinin Tebligat Kanunu 35. maddesine göre tebliğe çıkartılmasına karar verilmesine rağmen, tebliği beklenmeksizin dilekçe hakkında karar verilmesi hatalı olduğundan, ihbarı talep edilen tüm alt işveren şirketlere ihbar dilekçesi ve dava dilekçesinin tebliği sağlanarak ve tebliğ edildiğine dair tebligat parçaları eksiksiz dosyaya alınarak ihbar edilen taşeron şirket/şirketlerin, sunmaları halinde beyan dilekçeleri ile delillerin değerlendirilmesi, ihbar olunan şirketlerin cevap vermemeleri halinde ise asıl işveren olan davalı şirketin cevap dilekçesinde ve aşamalarda belirttiği üzere davacı işçiye ait özlük dosyası ile bordro, makbuz gibi ödeme belgelerinin alt işveren şirketlerden istenerek sonucuna göre karar vermesi gerektiği-
İş davalarında özellikle işçinin aynı asıl işverene ait işyerinde aralıksız şekilde birden çok alt işveren nezdinde çalışması durumunda, davalı asıl veya alt işverenlerin dava sonunda ödemek durumunda kalacakları dava konusu alacakları diğer alt işverenlere rücu etme hakkı bulunduğundan ve özellikle uzun bir çalışma dönemine ilişkin davalarda birden çok alt işveren nezdinde çalışmalar mevcut olduğundan, bu çalışmalara ilişkin ödeme yapılmış olması ve bu ödemelere ilişkin evrakların bu alt işverenlerde bulunması ihtimaline karşı davanın ihbarının önemli olduğu- Mahkemece fer'i müdahillik talebi hakkında karar verilmeksizin ve cevap dilekçesinde ileri sürülen hususlar değerlendirilmeksizin dosya hakkında hüküm verilmiş olmasının hatalı olduğu-
HMK. mad. 62 uyarınca, davanın ihbarı ile yargılamanın başka bir güne bırakılamayacağı ve ihbarın mahkeme dışı vasıtalarla da yapılabileceği- Mahkemece, bildirilen adresler esas alınarak ihbar dilekçesinin tebliğe çıkarılması ile yetinilmesinin yerinde olduğu- İhbar olunan şirketlerin “bildirecekleri delillerinin toplanması”nın taraflarca getirilme ilkesine aykırılık teşkil edeceği- (HMK. mad. 25)- İşiçilik alacaklarına ilişkin davada davalının davanın ihbarını istediği şirketlerin adreslerinin ilgili ticaret odalarından araştırılmasının ve varsa bildirecekleri delillerin toplanmasının gerekmediği, mahkemece dosyanın geldiği aşama dikkate alınarak aynı celse açık yargılamaya son verilerek esas hakkında hüküm kurulmasının isabetsiz olmadığı-
Davayı takip veya müdahale yönünde beyanı bulunmayan, yöntemine uygun kendisine husumet yöneltilmeyen, ayrıca asli veya feri müdahil konumunda bulunmayıp, HMK. mad. 62 uyarınca dava kendisine ihbar olunan üçüncü kişi hakkında hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Davalı asıl işveren ile ihbar olunanlar arasındaki rücu ilişkisinin davacıyı ilgilendirmeyeceği- Davacının ihbar olunanlara açtığı bir dava olmadığından ihbar olunanların gerekçeli karar başlığında davalı gösterilerek haklarında hüküm kurulmasının hatalı olduğu- Hükmedilen miktarların net mi brüt mü olduğunun hükümde belirtilmemesinin infazda tereddüde yol açacağının düşünülmemesinin de ayrı bir bozma nedeni olduğu-
Davanın davacının çalıştığı alt işveren şirketlere ihbar edilmesi ve ihbar olunan alt işveren şirketlerin davacının çalışma şartları ve ödemeler konusunda belgeler ibraz etmesi halinde talep edilen işçilik alacaklarının hesaplanmasında bu belgelerin dikkate alınacağı düşünüldüğünde davanın alt işveren şirketlere ihbarında zorunluluk bulunmadığı; davalının bu talebini HMK’nun 61. maddesinde öngörülen sürede, tahkikat sonuçlanmadan, mahkemeye ilettiğinin anlaşılması karşısında; mahkemece, davanın ihbarı hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmeden yargılamaya devamla hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
Rücûan tazminat istemine ilişkin davada; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “ihbar” kurumunun düzenlendiği 61. maddesinde, taraflardan biri davayı kaybettiği takdirde, üçüncü kişiye veya üçüncü kişinin kendisine rücu edeceğini düşünüyorsa, tahkikat sonuçlanıncaya kadar davayı üçüncü kişiye ihbar edebileceği, 62. maddesinde, dava kendisine ihbar edilen kişinin, davayı kazanmasında hukuki yararı olan taraf yanında davaya katılabileceği- 65. maddede, bir yargılamanın konusu olan hak veya şey üzerinde kısmen ya da tamamen hak iddia eden üçüncü kişinin, hüküm verilinceye kadar bu durumu ileri sürerek, yargılamanın taraflarına karşı aynı mahkemede dava açabileceği, asli müdahale davası ile asıl yargılamanın birlikte yürütüleceği ve karara bağlanacağı açıklanmış, 66. maddede, üçüncü kişinin, davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla, tahkikat sona erinceye kadar fer’î müdahil olarak davada yer alabileceği, 67. maddede, müdahale isteminde bulunan üçüncü kişinin, yanında katılmak istediği tarafı, müdahale sebebini ve bunun dayanaklarını belirten bir dilekçeyle mahkemeye başvuracağı, müdahale dilekçesinin, davanın taraflarına tebliğ edileceği, mahkemenin, gerekirse taraflarla birlikte üçüncü kişiyi de dinlemek üzere davet edeceği, gelmeseler dahi müdahale istemi hakkında karar vereceği, 68. maddede, müdahale isteminin kabulü durumunda müdahilin, davayı ancak bulunduğu noktadan itibaren takip edebileceği, müdahilin, yanında katıldığı tarafın yararına olan iddia veya savunma araçlarını ileri sürebileceği, onun işlem ve açıklamalarına aykırı olmayan her türlü usul işlemlerini yapabileceği, mahkemece, katıldığı noktadan itibaren, taraflara bildirilen işlemlerin müdahile de tebliğ edileceği, 69. maddede, müdahilin de yer aldığı asıl davada hükmün taraflar hakkında verileceği- fer’î müdahil olarak davada yer alan kimsenin, yanında katıldığı taraf haksız çıkarsa, yalnızca fer’î müdahale giderinden sorumlu tutulacağı, aksi durumda bu giderlerin diğer tarafa yükletileceği, ancak, hüküm üçüncü kişinin katıldığı taraf yararına verilmiş olsa bile, lehine hükmolunan tarafın hâl ve davranışı, üçüncü kişinin davaya katılmasını gerektirmişse, müdahale giderinin tamamı veya bir kısmının, lehine hüküm verilen tarafa yükletilebileceği- Meslekte kazanma gücü kayıp oranına işveren itirazının söz konusu bulunduğu durumlarda sigortalının fer’î müdahil olarak davada yer alması mümkün ise de bunun yöntemi değinilen maddelerde açıklanmış olup başvuru (istem) olmaksızın mahkemece kendiliğinden fer’î müdahillik kararı verilemeyeceği
İşçinin aynı işyerinde birden fazla alt işveren nezdinde çalıştırılması halinde, açılan alacak davasının diğer alt işverenlere ihbarının gerekeceği, davanın ihbarının yazılı dilekçe ile yapılması gerekeceği-