Bir kira sözleşmesinin sona ermesinin, ya mahkeme kararı ile veya tarafların birbirine uygun fesih bildirimi ile ya da kiralananın yok olması ile mümkün olduğu, söz konusu kira sözleşmesinin usulüne uygun olarak açılan tahliye davası ile veya tarafların karşılıklı irade beyanları ile veya kiralananın tamamen yok olması ile sona erdiğine ilişkin dosyaya bir belgenin sunulmadığı, akdin feshi ve tahliye davası açma koşullarının bulunması durumunda bile mahkeme kararı ile tahliye ilamı alınmadığı sürece akdin sona erdiğinden söz edilemeyeceği, bu nedenle mahkemece, davalı kiraya verenin tek taraflı feshi ile sözleşmenin sona erdiğinin kabulünün doğru olmadığı-
Mahkemece kiralananın vasfı ve buna bağlı olarak uygulanacak Kanun hükümleri dahi değerlendirmeden sözleşmenin sona erdiğine ilişkin yapılan tespit hatalı olduğu gibi kiraya verenin tek yanlı olarak akdi feshetmesinin ve kiralanana el koymasının sözleşmenin ihlali niteliğinde olduğu, bu nedenle, davacının talepleri değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesinin tabi olduğu resmi şekil şartına uyulmadan yapılması halinde geçersiz olacak olmasından mütevellit mahkemece, geçersiz sözleşme hükümleri dikkate alınmadan uyuşmazlığın çözülmesi gerektiği- Yüklenicinin, iş sahibine olan borçlarına aykırı olarak imalini yüklendiği eserin ayıplı olması durumunda; iş sahibinin, açık ayıplarda dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan BK m. 359, gizli ayıplarda ise BK. m.362. uyarınca uygun olarak ihbarda bulunduğu takdirde, aynı Kanun'un 360. maddesinde tanınan hakları kullanabileceği- Meydana getirilen eserin, teslim alındığı sırada usulüne uygun yapılan gözden geçirme ile var olan bozukluğu görülemiyorsa ortada gizli bir ayıbın olduğu kabul edileceği- Açık ayıpların ise eserin tesliminden sonra işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz bizzat yapılan veya uzmanına yaptırılan gözden geçirme sonucu saptanarak uygun sürede(BK. m.359); gizli ayıpların da ortaya çıkar çıkmaz, gecikmeksizin yükleniciye bildirilmesi gerektiği- Ayıp bildirimi süresinde yapılmadığı takdirde iş sahibinin bu ayıbı örtülü olarak kabul etmiş sayılacağı- Süresinde ihbarı yapılan açık ayıplar ile eksik işlerde zamanaşımının teslimden itibaren 5 yıl olduğu- Gizli ayıplarda ise, ortaya çıkma tarihinden itibaren 5 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanacağı- Öncelikle yüklenici tarafından davacıya fiili teslim yapılıp yapılmadığının belirlenmesi gerektiği-
Yurt dışında yaşayan davalı adına kayıtlı ticari takside şoförlük yapan davacının çalışmasının iş sözleşmesine mi yoksa kira sözleşmesine mi dayandığı, burada varılacak sonuca göre iş mahkemesinin görevli olup olmadığı- Davalının yurt dışında yaşıyor olması dikkate alındığında, davacının davalının gözetim ve denetimi altında olduğu, onun emir ve talimatları doğrultusunda ticari taksiyi işlettiği, çalışma saatleri ve çalışma düzeninin davalı tarafından belirlendiği, başka bir anlatımla taraflar arasında iş ilişkisi kurulduğunu gösterir şekilde bir bağımlılık ilişkisi bulunduğunun kabul edilemeyeceği- Aracın ruhsatının devredilmemiş olması ve aracın trafikte davalı adına kayıtlı olmasının taraflar arasındaki ilişkinin niteliğinin tespitinde belirleyici bir kriter olmadığı- Yoklama memuru ile "çalışan-vekil" olarak davacının ad ve soyadı ile imzasının bulunduğu yoklama fişinde, davalının satın aldığı ticari taksi ile ticari taksi faaliyetine başladığı, yanında bir kişinin (davacının) asgari ücretle çalıştığı yazılı ise de, bu belgeyi davacı kendisi imzaladığından, belgenin tek başına iş sözleşmesinin varlığı için yeterli olmadığı- Davacının 07.05.2009-22.11.2010 tarihleri arasında davalının babası üzerinden sigortalı gösterildiği hizmet cetvelinden anlaşılmakta ise de, davalı tanıklarından biri "kamyonette çalışırken kaza yapan davacının sağlık hizmetlerinden yararlanmak için kendisinin sigortalı gösterilmesini talep etmesi nedeni ile sigortalı gösterildiğini, ancak SGK primlerini davacının yatırdığını" belirtmiş olduğundan ve davalı tanıkları "her ay kararlaştırılan kira bedelinin davacı tarafından davalı tanığı olarak beyanı alınan davalının amcasının oğluna verildiğini" beyan ettiğinden, davalıya her ay sabit bir miktarın ödendiği, geri kalan hasılatın davacıya ait olduğu böylesi bir ilişkide kâr ve zararın başka bir anlatımla ekonomik riskin davacı üzerinde olduğu- Taraflar arasında iş sözleşmesinden kaynaklanan bir ilişki bulunmadığı-