Hizmet tespit davalarının kamu düzenini ilgilendirdiğinden özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği- İlgili yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları kurumca tespit edilmeyen sigortalıların hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak hizmet tespiti isteyebilecekleri- Sosyal Güvenlik Kurumu'na bildirilmeyen çalışmaların tespiti yönünden dava açma ve hak arama özgürlüğüne getirilen süre sınırlamasının, başka bir deyişle dava açma süresinin 5 yıl ile sınırlandırılmasının doğrudan doğruya hakkın mevcudiyetini etkilediğinden hak düşürücü nitelikte olduğu ve bu sürenin geçmesi ile hakkın bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkacağı- Yargıtay'ın birinci bozma kararında "(01.01.1998-30.09.1998 tarihleri arasında) davalı işyerinden yapılan bildirimler bulunduğundan, davacının kesintisiz çalışma iddiası nedeniyle (01.10.1998-30.08.2002 tarihleri arasındaki dönem yönünden) hak düşürücü sürenin geçmediği belirtilmiş olup, uyulan bozma kararı doğrultusunda yapılan yargılama neticesinde bu dönem çalışmasının kesintili olduğu kabul edildiğine göre artık birinci bozma kararına uyulmakla davacı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğundan söz etmenin imkanı bulunmadığı- 28.04.1999-01.10.1999 ve 22.06.2000-30.08.2002 tarihleri arasında kalan kesinti dönemleri yönünden davacının davalı şirketin Türkiye'de merkezinin bulunduğu işyerinde çalışıp çalışmadığı, iradi terk ya da başka işyeri çalışması bulunup bulunmadığı araştırılıp belirlenmesi ve sonucuna göre hak düşürücü süre yönünden irdeleme yapılması ve yapılacak araştırma ile tüm deliller değerlendirildikten sonra sonucuna göre karar verilmesi gerektiği- Davada haklı çıkmış olan tarafın da hukuki menfaati bulunmak kaydıyla hükmü temyiz etmesinin mümkün olduğu-
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının, davalının işyerinde geçtiği ve Kuruma bildirilmediğini iddia ettiği çalışmalarının tespiti bakımından mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye yeterli olup olmadığı-
Davacıların murisine 5510 s. K. mad. 102/1-b (mülga 506 s K. mad.140/1-a) uyarınca verilen idarî para cezası yönünden, "ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesinin" uygulanması gerektiği- Hukuka aykırı eylemi nedeniyle idarî yaptırıma tâbi tutulan murisin ölümüyle idarî para cezasının tahsil kabiliyeti ortadan kalktığından, cezanın mirasçılara geçen borç olarak kabul edilmesi ve bunun sonucu olarak da davacı mirasçılar hakkında takip yapılmasının mümkün olmadığı-
Davacı işçinin 10.03.1982-31.10.1985 tarihleri arasında aralıksız olarak davalı işverene ait iş yerinde geçen ve davalı Kuruma bildirilmeyen sigortalı çalışmalarının tespiti istemine ilişkin dava- Dinlenen davacı tanığının, bordro tanığı olmakla birlikte tespiti istenen çalışma dönemlerinin tamamına ait dönem bordrolarında isminin bulunmadığı, ayrıca bildirilen çalışmalarının aralıksız olmadığı dikkate alındığında, sadece bu tanığın beyanı yeterli olmadığından, uyuşmazlık konusu dönemleri kapsayan bordrolarda kayıtlı tanıkların adreslerinin tespiti ile bilgilerine başvurulması; bordro tanıkları bulunamadığı ya da beyanları yeterli görülmediği takdirde komşu işyeri çalışanları; yoksa işyeri sahipleri SGK, maliye, zabıta, meslek odası ve muhtarlık marifetiyle belirlenerek beyanlarının alınmasının gerektiği-
İşçileri, alt işveren olarak taşıyan servisin, idare ile ihale işini yapan inşaata çarpması sonucu bir işçinin ölmesi halinde oluşacak tazminattan; davalı şirket ile davalı idarenin de asıl işveren - alt işveren sorumluluğu nedeniyle müteselsil sorumluluğu bulunduğu-
  • kayıt gösteriliyor