Çıkar çatışması olasılığının bulunduğu bütün haller için temsilcinin kendisiyle veya kendi lehine işlem yapmasının caiz olmadığı ve hukuki işlemin geçersiz olduğu- Kişinin kendisinin keşideci olduğu bonoda, keşide tarihinde yetkilisi olduğu davacı şirketi avalist olarak göstermesi, bononun şirket defterlerinde kaydının bulunmaması, ayrıca düzenleyenin davalıya göndermiş olduğu ihtarnamede şahsen almış olduğu paraya karşılık vermiş olduğu kambiyo senedini ödemeyi vaat etmesi karşısında, dava dışı keşidecinin, dava konusu bonoyu, şirket yetkilisi olduğu dönemde keşide etmesi ve şirket adına attığı aval imzasının TTK 626. ve 629. maddeleri çerçevesinde müdürün şirkete özen ve bağlılık yükümlülüğü ile bağdaşmayacak şekilde yetkinin kötüye kullanılması ve şirketi bağlayıcı nitelikte olup olmadığı, temsilciye verilmiş bir iznin veya sonradan icazetin bulunup bulunmadığı hususlarının menfi tespit davasında değerlendirilmesi gerektiği-
Yönetim kurulu üyeliğinden ayrıldıktan sonraki dönemde, "genel müdür" olarak yaptığı işin niteliği ve SGK nezdinde kayıtlı olduğu “yönetici" statüsü nazara alındığında; davacının davalı şirkette, işveren adına hareket eden ve işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev alan "işveren vekili" niteliğini haiz bir iş/hizmet ilişkisi içerisinde çalıştığının kabulü gerektiği- Anılan dönemde davacının, iş/hizmet sözleşmesindeki "bağımlılık" unsurunu ortadan kaldırır düzeyde bir görev aldığının söylenemeyeceği- Davacının uyuşmazlık konusu dönemde, "işveren vekilliği" (İş K. m. 2/5) sıfatı için gerekli tüm unsurları bünyesinde barındıran bir çalışma içerisinde olduğu, işveren davalı şirket karşısında çalışan konumunda (İş K. m. 2/6) olduğu, şirkette sahip olduğu pay oranı ile davalı şirketin yönetim kurulunu tayini için alınacak genel kurul kararlarına etkisinin davalı şirketle olan iş/hizmet ilişkisindeki bağımlılık unsurunu ortadan kaldırabilecek düzeyde olmadığı gözetildiğinde, genel müdür davacının yönetim kurulu üyeliğinden ayrıldığı tarihten sonraki uyuşmazlık konusu döneme ilişkin olarak ileri sürdüğü alacak talepleri bakımından iş mahkemelerinin görevli olduğu-
11. HD. 23.12.2020 T. E: 6513, K: 6005-
Davacının (09.03.2006 tarihli) birinci sözleşmenin olan (10.07.2006 tarihli) protokol ve (26.11.2008 tarihli) ikinci sözleşmeyle sahip olduğu haklara rağmen taraflar arasında yapılan sonraki hesap mutabakatlarının tümünde, davalı şirketten alacaklı değil, davalı şirkete bir miktar borçlu olduğunu kabul etmiş ve yine 3 adet çeki davalıya keşide etmiş olduğundan, davacının birinci sözleşmenin ek protokolü ve ikinci sözleşme ile hakkı olan prim alacaklarından rızaen feragat ettiği veya bu alacaklarını tahsil ettiği, diğer bir deyişle borç mutabakat tarihleri itibariyle davalıyı ibra etmiş olduğu-
Şirket sözleşmesi ile tayin edilen her üç müdür de limited şirketi yönetme ve temsil etme yetkisine sahip olan kişilerden olup, TTK’nin 623/3. maddesi gereğince; müdürler kurulunun, kanun ve şirket sözleşmesi gereğince genel kurulun yetkisinde bırakılmış bulunanlar dışında, şirketin işletme konusunun gerçekleştirilmesi için gerekli olan her çeşit iş ve işlemler hakkında karar almaya yetkili olduğu, bununla birlikte; her üç müdürün de, ayrı ayrı münferiden tek imza ile şirketi temsil ile yetkilendirildikleri için, şirketin amacına ve işletme konusuna giren her tür işleri ve hukuki işlemleri, şirket adına yapıp, bunun için şirket unvanını kullanabileceği, ancak; TTK’nin 626/1. maddesi gereğince, şirket menfaatinin söz konusu olduğu durumlarda şirket müdürünün, dürüstlük kuralı çerçevesinde değerlendirme yaparak şirketin menfaatini kişisel menfaatlerinin ve başkalarının menfaatlerinin üzerinde tutması gerektiği, hatta müdürün, kendisiyle şirketin menfaatlerinin çatıştığı durumlarda şirketin menfaatlerine öncelik vermesi ve bu tür menfaat çatışmalarının olduğu toplantılara katılmamasının zorunluluk arz ettiği, bu durumda; davadan feragat eden şirket müdürünün davalının oğlu olmasının, şirket müdürü ile şirket arasında menfaat çatışması olduğunu gösterdiği, o hâlde; bu husus gözetildiğinde şirket müdürünün özen ve bağlılık yükümü gereği tek başına yaptığı feragat beyanının geçerli olmadığının kabul edilmesi gerektiği, bu gibi tereddüt uyandıran hâllerde, kararın ilgili müdürün oylamaya katılmadığı müdürler kurulu tarafından verilmesinin hakkaniyete daha uygun olacağı- TTK’nin 625/2. maddesi gereğince; genel kurulun görev ve yetkisine girmemekle birlikte şirket sözleşmesinde müdürün veya müdürlerin; aldıkları belirli kararları ve münferit sorunları genel kurulun onayına sunmaları gereğinin öngörülebileceği, bu durumda; şirket sözleşmesinde öngörülmek kaydıyla menfaat çatışmasının olduğu durumlarda genel kurulun onayı da aranabileceği, o hâlde; şirketle menfaat çatışması olan müdürün şirketin davacı olduğu davadan feragat beyanının dürüstlük kuralı gereğince, geçersiz olduğu kabul edilerek feragate ilişkin müdürler kurulu kararının veya genel kurul onayı da bulunmadığı gözetilip sonucuna göre karar verilmesinin gerektiği-
"Çekle ilgili olarak karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme" suçunun failinin; çek karşılığını bankada bulundurmakla yükümlü olan tüzel kişinin mali işlerini yönetmekle görevlendirilen yönetim organı üyesi, böyle bir belirleme yapılmamışsa bu sefer yönetim organını oluşturan tüm gerçek kişiler olacağı- Herhangi bir nedenle (sürenin dolması, istifa vb.) yönetim kurulu üyeliği ve dolayısıyla çekin karşılığını bankada bulundurma yetkisi, Kanunda yazılı usulüne uygun şekilde sona ermiş olan yönetim kurulu üyesinin, yönetim kurulundan ayrılması hususunun şirket yönetimi tarafından ticaret sicilinde tescil ve ilan edilmemiş olması halinde; şirketin yönetim kurulundan ayrıldıktan sonra karşılıksızdır işlemine tabi olan bir şirket çeki nedeniyle kural olarak cezai sorumluluğuna gidilemeyeceği- Ancak anonim şirket adına düzenlenen çekin karşılığını bankada bulundurmakla görevli yönetim kurulu üyesinin Kanunda öngörülen sebeplerle ve usulüne uygun şekilde bu üyeliği sona ermesine ve bu husus yönetim kurulu tarafından tescil ve ilan edilmemesine rağmen; ayrıldığı anonim şirket yararına olmak üzere piyasada kendisi, ayrıldığı anonim şirketle bağlantısı olduğu tespit edilen üçüncü kişiler veya ayrıldığı anonim şirket adına; çek düzenlemeye, bu kişiler adına düzenlenen çeki bir şekilde ele geçirerek şirketin alacaklılarına şirket menfaatine teslim etmeye veya anonim şirket adına halen yönetici gibi davranarak bu çeklerle anonim şirket yararına mal veya hizmet alımına devam etmesi halinde; adı geçen yöneticinin borçlu anonim şirketle fiili bağlantısını sona erdirmediği kabul edilerek, çekin karşılığını bankada bulundurmakla yükümlü olacak diğer anonim şirket yöneticileriyle birlikte cezai sorumluluğunun devam etmesi gerektiği-
Davaya konu çeke ilişkin alınan her iki raporda da imzanın davalıya ait olup olmadığının tespit edilemediği belirtilirken, senede ilişkin olarak ise raporlar arasında çelişki bulunduğu- Alınan raporlar hüküm kurmaya elverişli olmadığı açık olup bölge adliye mahkemesince de bu hususta bir inceleme yapılmamasının hatalı olduğu- Bölge Adliye Mahkemesince kriminal inceleme yapan bir kuruluştan ya da üniversitelerin Güzel Sanatlar Fakültesinden oluşturulacak konusunda uzman bilirkişi kurulundan yeniden rapor alınarak çekteki ve senetteki imzaların davalıya ait olup olmadığı hususu duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği- İlk derece mahkemesinin sadece bir ödeme dikkate almaması nedeniyle kararı bozmasının hatalı olduğu-
Yargıtay incelemesinin ancak bir kararın gerekçe taşıması halinde mümkün olacağı- Temyiz konusu yapılan mahkeme hükmü, kararın gerekçesinin ne olduğunu ihtiva etmediğinden bu kararın Yasaya aykırı olduğu ve Yargıtay denetimi olanağını da ortadan kaldırdığından, mahkemece bozma ilamına uyulmasına rağmen anılan hususlar karar yerinde tartışılıp değerlendirilmeksizin ve hiçbir gerekçe belirtilmeksizin karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Off-shore hesabına aktarılan mevduatın tahsili istemi-
Geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti ve bu amaçla verilen paranın tahsili istemi-