Takibe dayanak ilâmın tapu sicil kayıtlarında değil, mal varlığında değişiklik oluşturacak nitelikte olması halinde ilâmın takibe konulması için kesinleşmesinin gerekmediği- "Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemi ile açılan davada, mahkemece verilen kararın bozulmasından sonra ıslah ile talebin tazminata dönüştürülmesinin ve para alacağının hüküm altına alınmasının, davanın temelde taşınmazın aynına ilişkin olmasını değiştirmediği, temyiz edilen takibe dayanak kararın bozulması durumunda tapu iptali ve tescil kararı verilebileceği, bu nedenle kesinleşmeden takibe konulamayacağı, ayrıca takibe dayanak karara göre açılmamış sayılmasına karar verilen birleşen davada da tapu iptali ve tescil talebinin bulunduğu, bozma kararının yerinde olduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Arabuluculuk anlaşma tutanağı ile doğrudan doğruya iflas koşulları oluşmasına imkan bulunmadığı ve İflas hukuku kamu düzenine ilişkin olduğundan ve iflastaki uyuşmazlıklar tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği hususlardan olduğundan ne dava şartı olarak ne de genel arabuluculuk kurallarına elverişli olmadığı gibi anlaşma tutanağının iflas kararına dayanak edilmesi de mümkün olmadığı için aksi düşünce ve yanılgılı gerekçelerle iflas kararı verilmesinin doğru görülmediği-
Somut olayda, hukuki sonuç doğurma kabiliyetine haiz olan tapu müdürlüğüne gönderilen kararın icrada tereddüt yarattığı anlaşılmakla, davacı tarafın tavzih isteminin kabulüne karar verilmesi gerekir.
Aynı ilamda birden çok ihtiyarî dava arkadaşı hakkında ayrı ayrı hükmedilen alacak kalemlerinin, her bir davacı yönünden borçluya karşı ayrı ayrı takibe konulmasının mümkün olduğu- "Aynı sebep ve aynı ilamdan kaynaklı alacakların aynı takip dosyası üzerinden tahsili mümkünken, makul ve kabul edilebilir bir gerekçe olmaksızın ilam alacaklılarının, her birinin kendi payına düşen kısım için ayrı takip başlatmasının hakkın kötüye kullanımı olup, usul ekonomisi ilkesine aykırılık teşkil ettiği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
İİK. 24/4'deki “taşınır malın değerinin ilamda yazılı olmadığına” ilişkin düzenleme anlamında, ilamda ziynet eşyalarına ilişkin değerlerin yazılı olduğunun kabul edilebilmesi için, "taşınır malın aynen teslimine, bulunamazsa bedeli olan şu kadar liranın ödenmesine" şeklinde terditli bir hüküm kurulması gerektiği- Takip dayanağı ilamda sadece "aynen iadeye" hükmedilmesi, bulunamadığı takdirde ne kadar lira bedelin tahsil edileceğine hükmedilmemesi, "terditli" bir hüküm kurulmaması halinde, ilamda gösterilen değerler de "harcın hesaplanması" için gösterildiğinden, taşınır malın değerinin ilamda yazılı sayılamayacağı- İlamda harcın hesaplanabilmesi için gösterilen değerlerin ziynet eşyalarının başına yazılmış olmasının da mahkemenin verdiği kararı değiştirmeyeceği- Maddenin Millet Meclisi Adalet Komisyonu gerekçesinde belirtilen “Hüküm fıkrasında sarahaten belirtilmiş olan değer”den kastedilenin, hüküm fıkrasında "borçlunun elinde bulunan falan taşınır malın teslimine, bulunamazsa bedeli olan şu kadar liranın ödenmesine" şeklinde terditli bir hüküm kurularak bedele de hükmedilmesi olduğu- İİK. 24/4, c: 2'de açıkça belirtildiği üzere, icra dairesince ziynet eşyalarının değerinin, haczin yapıldığı tarihteki rayice göre tespit edilmesi gerektiği- "Ziynet eşyalarının değeri ilamda belirtilmiş olduğundan, bu değerlerin esas alınarak borçlunun yaptığı ödemeler değerlendirilerek infaz konusundaki şikâyetin karara bağlanması gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Davalısı apartman yönetimi olan iş mahkemesinin ilamına dayalı olarak 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu'nun 20, 35, 38 ve 40. maddeleri uyarınca, ilama konu borcun yasal sorumlusu konumundaki kat malikleri olan borçluların ilamda taraf olmadıklarına ilişkin şikâyetinin reddine dair direnme kararının usul ve yasaya uygun olduğu-
Davaya "Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla" bakıldığının yazılmamış olmasının mahallinde her zaman düzeltilecek nitelikte, maddi hata olduğu- Gardrobun yanlış montajı nedeni ile sürtünmelerin olduğu ve dolabı deforme ettiği, gardorptaki sürtünmelerin kötü işçilikten kaynaklandığı yapılan bilirkişi incelemesi sonucu hazırlanan raporlardan anlaşıldığı, dava konusu yatak odası takımının renk ve model olarak bir takım halinde satılan ürün olması ve umulan faydanın yanı sıra estetik amaçlı olarak da kullanılması hedeflenen bir mal olduğundan tüketicinin ayıplı eşyanın görüntüsüne katlanmasını beklenemeyeceği, ayıplı gardrobun iadesinden sonra elde kalan takımın diğer parçalarının da yatak odası takımının renk ve model uyumunun ve estetik görüntüsünün bozulması nedeniyle iadesi ile ödenen bedelin tahsiline karar verilmesi gerektiği-
Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine göre, yapılan tebligatlarda tebliğ tarihinin, ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih olduğu, tebliğ tarihinin bu şekilde belirlenmesi ve geçerli sayılabilmesinin, tebliğ memurunun gerekli araştırmayı mutlaka yapmasına ve belgelemesine bağlı olduğu- Tebligat evrakında muhatabın neden adreste olmadığı, adresten kısa süreli mi yoksa uzun süreli mi ayrıldığına ilişkin bir kayıt bulunmaması halinde, yapılan tebliğ işleminin Tebligat Kanununun 21/1 ve Yönetmeliğin 30/1. maddesine aykırı yapıldığının kabulü gerektiği-