Davalının, ‘aradan bu kadar uzun bir zaman geçmiş olması kötü niyeti ortaya koymaktadır’ ifadesinin zamanaşımı def’i olarak değerlendirilemeyeceği- Davalının ileri sürmediği zamanaşımı def’ini, hakim kendiliğinden dikkate alamayacağı-
Davalı vekilinin zamanaşımı savunmasını içermeyen ve yasal süresi geçtikten sonra verildiğinden hiç verilmemiş kabul edilen (davayı inkar etmiş sayılan) cevap dilekçesi sunduğu, davacının işçilik alacaklarını miktar itibarıyla artırmak suretiyle ıslah etmesi üzerine bu ıslah işlemine karşı da davalı vekilince süresi içinde ibraz edilmeyen ancak cevap dilekçesinin zamanaşımı defi yönünden HMK. mad. 176 maddesi gereği ıslah edildiğini belirten dilekçe verildiği, ancak bu dilekçeye karşı davacı vekilince açıkça itiraz edildiği görüldüğünden, yasal süresi geçtikten sonra verilen ve davacı tarafın itirazı ile karşılaştığı için hiç verilmemiş sayılan cevap dilekçesinde ıslahı suretiyle zamanaşımı def'inin ileri sürülemeyeceği-
Dava konusu uyuşmazlık, sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan alacağın tahsili talebine ilişkin olup, taraflar arasındaki uyuşmazlığın niteliğine göre zamanaşımı süresi için kanunda 1 ve 10 yıllık süreler öngörüldüğü, ancak bu sürenin işleyebilmesi için davacı tarafın verdiğini geri istemeye hakkı olduğunu öğrenmiş olması gerekeceği, bu durumda zamanaşımı, davacının dava açmaya hakkı olduğunu öğrendiği tarihten itibaren başlayacağı-
Bir alacağın zamanaşımına uğraması yani alacağın "dava edilebilme" niteliğini kaybetmesi için, "zamanaşımı süresi"nin geçmesi gerekeceği- Zamanaşımı, hakkın ileri sürülmesini engelleyici nitelikte olup, alacak hakkı alacaklı tarafından, yasanın öngördüğü süre ve koşullar içinde talep edilmediğinde etkin bir hukuki himayeden, başka bir deyişle, dava yoluyla elde edilebilme olanağından yoksun bırakıldığı- Alacağın salt zamanaşımına uğramış olması, onun eksik bir borca dönüşmesi için yeterli olmadığı; bunun için borçlunun, kendisine karşı açılmış olan alacak davasında alacaklıya yönelik bir def'ide bulunması gerekeceği-
Cezai şartın ödenmesi için yapılan iflas yoluyla takibe borçlunun itirazı üzerine açılan itirazın kaldırılması ve iflas davasında, mahkemece tacir olan borçlu tarafından BK. 104/II (şimdi; TBK. mad. 121/2), 161/III (şimdi; TBK. mad. 161/3) ve 409. (şimdi; TBK. mad. 525) maddelerde yazılı hallerde, fahiş olduğu iddiasıyla cezai şartta indirim yapılamazsa da, borçlunun ekonomik özgürlüğünü ve mevcudiyetini ortadan kaldıracak derecede yüksek olan cezai şartın indirilebileceği gözönünde bulundurularak, iflas isteminin değerlendirilmesi gerekeceği—