Dava dışı limited şirketin müdürü olan davalının, dava dışı başka bir şirkette de ortaklar kurulundan izin almadan müdür olarak görev yaptığı, şirketin ana sözleşmesinde, rekabet konusunda izin verildiğine dair maddenin bulunmadığı, bu açıdan davalının anılan şirketteki müdürlük görevinden azli için haklı nedenin oluştuğu, ancak müdürlükten azli istenen şirketin davalı olarak gösterilmediğinden, davanın usulden reddinin gerektiği, davanın "tasfiye memurunun azli" davası olarak kabul edilmesi halinde ise, tasfiye memuru olarak davalının azlini gerektiren haklı bir nedenin tespit edilemediği gerekçesiyle davanın usulden reddine dair verilen karar bozulmuş olup, bu kez davalının karar düzeltme isteminde bulunduğu ancak Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, davalının HUMK 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirini ihtiva etmeyen karar düzeltme isteğinin reddi gerektiği-
Limited şirketin müdürünün şirkete olan sorumluluğunun değerlendirilmesinde vekalet hükümlerinin kıyasen uygulanacağı-Müdürün azledildiğine ilişkin ortaklar kurulu kararının müdüre tebliğ edilmemiş olduğu süre içerisinde müdürün yaptığı işlemlerin şirketi bağlayacağı-
Şirket sözleşmesi ile tayin edilen her üç müdür de limited şirketi yönetme ve temsil etme yetkisine sahip olan kişilerden olup, TTK’nin 623/3. maddesi gereğince; müdürler kurulunun, kanun ve şirket sözleşmesi gereğince genel kurulun yetkisinde bırakılmış bulunanlar dışında, şirketin işletme konusunun gerçekleştirilmesi için gerekli olan her çeşit iş ve işlemler hakkında karar almaya yetkili olduğu, bununla birlikte; her üç müdürün de, ayrı ayrı münferiden tek imza ile şirketi temsil ile yetkilendirildikleri için, şirketin amacına ve işletme konusuna giren her tür işleri ve hukuki işlemleri, şirket adına yapıp, bunun için şirket unvanını kullanabileceği, ancak; TTK’nin 626/1. maddesi gereğince, şirket menfaatinin söz konusu olduğu durumlarda şirket müdürünün, dürüstlük kuralı çerçevesinde değerlendirme yaparak şirketin menfaatini kişisel menfaatlerinin ve başkalarının menfaatlerinin üzerinde tutması gerektiği, hatta müdürün, kendisiyle şirketin menfaatlerinin çatıştığı durumlarda şirketin menfaatlerine öncelik vermesi ve bu tür menfaat çatışmalarının olduğu toplantılara katılmamasının zorunluluk arz ettiği, bu durumda; davadan feragat eden şirket müdürünün davalının oğlu olmasının, şirket müdürü ile şirket arasında menfaat çatışması olduğunu gösterdiği, o hâlde; bu husus gözetildiğinde şirket müdürünün özen ve bağlılık yükümü gereği tek başına yaptığı feragat beyanının geçerli olmadığının kabul edilmesi gerektiği, bu gibi tereddüt uyandıran hâllerde, kararın ilgili müdürün oylamaya katılmadığı müdürler kurulu tarafından verilmesinin hakkaniyete daha uygun olacağı- TTK’nin 625/2. maddesi gereğince; genel kurulun görev ve yetkisine girmemekle birlikte şirket sözleşmesinde müdürün veya müdürlerin; aldıkları belirli kararları ve münferit sorunları genel kurulun onayına sunmaları gereğinin öngörülebileceği, bu durumda; şirket sözleşmesinde öngörülmek kaydıyla menfaat çatışmasının olduğu durumlarda genel kurulun onayı da aranabileceği, o hâlde; şirketle menfaat çatışması olan müdürün şirketin davacı olduğu davadan feragat beyanının dürüstlük kuralı gereğince, geçersiz olduğu kabul edilerek feragate ilişkin müdürler kurulu kararının veya genel kurul onayı da bulunmadığı gözetilip sonucuna göre karar verilmesinin gerektiği-
Davalı şirketin 24.12.2010 tarihinde kurulup tescil edildiği, şirket sözleşmesi ile davalının 10 yıl süreyle şirketi temsile münferiden yetkili müdür olarak atandığı, şirket müdürü tarafından noterden alınan düzenleme şeklindeki vekâletname ile davalının genel yetkili ticari vekil olarak atandığı, şirket müdürünün, davalının kızı olduğunun anlaşıldığı, davalı tarafından davalı şirketin kaşesi altında yazılıp imzalanan ve müşterilerine gönderilen ve ayrıca haksız rekabet teşkil ettiği hususu kesinleşen yazıda, kurucusu ve ortağı olduğu davacı şirketten ayrılarak davalı şirketi kurduğunu ve hizmetlerine bundan sonra farklı bir şirket ismiyle devam edeceğini belirttiği; davalının, davalı şirketin hissesinin kendi adına kayıtlı olmasına rağmen öğrenci olması sebebiyle tüm işlerin babası tarafından takip edildiğini belirttiği, buna göre; davalı şirketin kaşesi altında davalı tarafından yazılan ve müşterilerine gönderilen yazının haksız rekabet teşkil ettiği ve bu hususun kesinleştiği, davalının şirket müdürü olduğu ve diğer davalının ise şirket organı gibi hareket ettiği gözetilerek anılan davalıların TMK’nın 50. maddesi gereğince, kişisel sorumluluklarının değerlendirilmesinin gerektiği, sonuç itibarıyla Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken, önceki kararda direnilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Ticari temsilcinin, gerçek anlamda ortak olmadıkça, bağımsız hareket etmedikçe ve murahhas üye olmadığı sürece, iş ilişkisi kapsamında çalıştığının kabulü gerektiği- Davalılar hukuki ve kişisel olarak işverene bağımlı çalışıyor ise arada iş ilişkisinin, bağımsız çalışıyor ise vekalet ilişkisinin olduğu, yönetim kurulu murahhas üyesi veya ortak ise kişinin organ sıfatı ile ortaklık ilişkisi kapsamında çalıştığının kabulü gerektiği-
11. HD. 08.03.2016 T. E: 2015/5949, K: 2545-
Yasaya aykırı olmasa bile, yasaca belirlenmiş temsil yetkisinin iç sınırlamaları, iyi niyetli üçüncü kişileri bağlamayacağından, “temsilin, miktar sınırlaması olduğu”ndan bahisle yapılan itirazın reddi gerekeceği-
  • kayıt gösteriliyor