TÜRK MEDENİ KANUNU > - Aile Hukuku > - EVLİLİK HUKUKU > - EŞLER ARASINDAKİ MAL REJİMİ > - EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA > - D. Mal rejiminin sona ermesi ve tasfiye > - V. Artık değere katılma > - 2. Sözleşmeye göre > Madde 237 - a. Genel olarak
Miras bırakanın taşınmazlarının tamamına yakınını peyderpey davalı oğluna temlik ettiği somut uyuşmazlıkta, temlikin bedel karşılığı yapıldığı ispatlanamadığı gibi, davalının yurt dışında çalışıp, orada yaşadığı, tanık beyanlarına göre miras bırakanla diğer çocuklarının ilgilendikleri gözetildiğinde miras bırakanın minnet duygusuyla ya da paylaştırma iradesiyle hareket etmediği, gerçek değerler ile resmi senette yazılı bedeller arasındaki fahiş fark ile dava konusu taşınmazların satış tarihinden sonra miras bırakan tarafından kullanılmaya devam edilmesi hususları birlikte değerlendirilerek muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil davasının kabulüne karar verilmesi gözetilmesi gerektiği-
Davalının mirasbırakan eşine uzun yıllar baktığı, mirasbırakanın çekişme konusu taşınmazları dosya kapsamı, tanık beyanları ve taşınmazların toplam değeri dikkate alındığında minnet duygusu ile davalıya devrettiği, mal kaçırma amacının bulunmadığının anlaşıldığı-
Tapulu bir taşınmazın haricen devri sonucunu doğuran resmi yazılı geçerlilik şartını taşımayan sözleşmeler geçersiz ise de, davacının üzerine düşen edimini yerine getirmesi ve davalının da edimlerin büyük bölümünü yerine getirmesinden sonra, şekle aykırılığa dayanarak geçersizlik iddiasında bulunması dürüstlük kuralına aykırı ve adalet duygularını ağır şekilde zedeleyici nitelikte olabileceği- Kanunda özel bir hüküm bulunmadığından, zorunlu şekil şartına aykırılık nedeniyle geçersiz bir sözleşmede ifanında geçersiz kalması genel kural ise de, söz konusu geçersizliğin ileri sürülmesinin hukukun genel ilkeleri arasında yer alan dürüstlük kuralına aykırılık teşkil etmesi halinde geçersizlik müeyyidesi uygulanamayacağı- Taşınmaz devri, noter önünde satış vaadi sözleşmesi veya tapu sicil memuru önünde bizzat devir gibi resmi şekil şartına tabi ise de, ortaklar arasında şirketler hukukuna özgü bir biçimde, bir tür tasfiyeyi içeren protokol hükümlerinin ilke olarak geçerli olduğu-
Davalının taşınmazı paydaş olan babasına teban kullanıp kullanmadığı belirlenerek, babasına teban kullandığının saptanması halinde, davanın; paydaşın paydaşa karşı açtığı elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası olarak nitelendirilip, tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı belirlenip, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanarak, harici veya fiili taksim yoksa TMK'nın müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümleneceği-
Dava tarihi itibari ile, fiili paylaşıma göre davacının kullanımına bırakılan yerin davalı tarafından kullanıldığı sabit olduğundan davacı elatmanın önlenmesi davası açmakta haklı olup, bilirkişi krokisinde E ile gösterilen yere ilişkin elatmanın önlenmesi isteminin kabulünün gerekip D ile gösterilen bölüm yönünden konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığı- Davacının 5 yıllık ecrimisil isteği yönünden, 2008-2010 yılları arasında bu bölümün davacı tarafından mı, davalı tarafından mı kiraya verildiğinin saptanarak, davalı tarafından kiraya verilmişse 5 yıllık ecrimisile, davacı tarafından kiraya verildiği belirlenirse 2010 yılı ile dava tarihi arasındaki döneme ilişkin ecrimisile hükmedilmesi gerektiği-