Yabancı mahkeme kararının tenfizi talebine ilişkin somut uyuşmazlıkta, yabancı mahkeme dava dilekçesinin ve kararının tebliğine ilişkin evrakların dosya içerisinde bulunduğu ve usulüne uygun olarak davalı tarafa tebliğ edildiği, kararın kesinleşmiş olduğu, yabancı mahkeme ilamının tenfizine engel bir durumun bulunmadığı, 7194 sayılı Kanun’a eklenen geçici 4. maddesinde belirtilen hüküm ibaresi dikkate alındığında davalı şirketin bu kanun kapsamına girmediği gerekçesiyle davanın kabulü gerektiği, Federal Almanya .... verilen karar ile kararın eki mahiyetindeki masraf tespit kararının MÖHUK’un 50. ve devamı maddelerine göre tenfizine karar verileceği-
Yabancı mahkeme dava dilekçesi ve kararının yurtdışı hukuki yardımlaşma yoluyla tebliğine ilişkin evrakların dosya içerisinde bulunduğu, usulüne uygun olarak davalıya tebliğ edildiği, kararın kesinleştiği, bu hususta karara şerh düşüldüğü, kamu düzenine aykırılık taşımadığı, 7194 sayılı Kanunla eklenen geçici 4. maddede belirtilen “pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar” ibaresi dikkate alındığından SPK yazı cevabından davalı şirketlerin pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan halka açık ortaklık statüsünde olmakla birlikte söz konusu şirketlerin paylarının borsada işlem görmediği, davalı şirketlerin kanunun kapsamına girmediği, yasa hükmünün dava konusu uyuşmazlıkta uygulanamayacağı gerekçesiyle davanın kabulünün, yabancı Asliye Hukuk Mahkeme dosyasından verilen kararın ve kararın eki mahiyetindeki masraf tespit kararının tanınması ve tenfizinin uygun olacağı-
Tenfiz koşullarının bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiği-
Yabancı mahkeme tarafından verilmiş olan eda hükmünün tanıma ve tenfizine karar verildiğine ve artık bu hükmün Türkiye de icra edilebilir bir hüküm niteliğinde olduğu- Tanıma ve tenfizine karar verilen yabancı mahkeme kararı kesinleştiği tarihten itibaren hüküm ve sonuç doğuracağı- Birikmiş nafaka alacağının belirlendiği tespit hükmü niteliğinde bir yabancı mahkeme kararına yönelik tanıma ve tenfiz isteminde davacının hukuki yararı bulunmadığı-
Hukuki yararı bulunan herkesin yabancı mahkeme ilamlarının tanınması ve tenfizini isteyebileceği, yabancı mahkemede boşanma kararı verilmesinden sonra tarafların birlikteliğinin devam etmesi ya da bu dönemde ortak çocuklarının doğması halinde davacının hukuki yararının bulunduğu gerçeğini değiştirmeyeceği, bu kararın tannmasının talep edilmesinin dürüstlük kuralına aykırılık teşkil etmeyeceği-
Yabancı mahkeme kararının tanıması istemine ilişkin davada; yabancı mahkeme kararının kamu düzenine aykırı olup olmadığı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar vermek üzere kararın re'sen bozulmasına karar verildiği-
Hukuki yararı bulunan herkes yabancı mahkeme ilamının tanınmasını ve tenfizini isteyebileceği- Tarafların Hollanda Zwolle Bölge Mahkemesinin kararı ile usulüne uygun şekilde anlaşmalı olarak boşandıkları, tarafların birlikteliğinin devam etmesi ya da bu dönemde ortak çocuklarının dünyaya gelmiş olması davacının ilgili kararın tanınmasında hukuki yararının bulunduğu gerçeğini değiştirmediği gibi bu kararın tanınmasının talep edilmesinin TMK'nun 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralına aykırılık da oluşturmayacağı, o halde yabancı mahkeme tarafından verilen boşanma kararının tanınmasına karar verilmesi gerektiği-
Yabancı ülke mahkemesinde davaya konu nafaka davasını açan davalının eşi ve ortak çocukların annesi olan davacının bu kararın tenfizinde hukuki yararı bulunduğu-
Kesinleşme şerhi aranmaksızın yabancı mahkemenin tanınmasına ilişkin davanın kabul edilemeyeceği-
Uyuşmazlık; vesayet konusunda karar vermenin Türk Mahkemelerinin münhasır yetkisinde olup olmadığı noktasında toplanmakta olup, Alman mahkemesi tarafından Türk milli hukuku ile çatışmayacak ve hatta aynı paralelde verdiği kararın ne milli hukuka ve ne de münhasır yetki ya da kamu düzeni ile bir alakası bulunmadığı, 1905 tarihli 'Kısıtlamaya ve Benzer Tedbirlere İlişkin La Haye Sözleşmesi'nin 3. Ve 7. maddelerine göre; kural olarak milli hukukun ve milli Devlet mahkemelerinin yetkili olmasına karşın hacir altına alınacak şahsın bulunduğu yer ( Almanya ) makamları da, ilgilinin milli hukukuna ( Türk Hukukuna ) veya bulunma yeri hukukuna ( Alman Hukukuna ) göre hacir kararı alabilecekleri öngörüldüğü, açıklanan tüm bu nedenlerle dava, kısıtlama kararının tanınmasına ilişkin olduğuna göre davanın kabulü gerekeceği-