Hakkaniyete uygun maddi tazminatın hesabı için, öncelikle davacının davalı şirketle imzaladığı sözleşmede belirlendiği iddia olunan ücretin araştırılması, sözleşmenin bulunmaması halinde TÜİK’dan, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile ilgili Meslek Odalarından beton döküm işçisinin alabileceği ücretin sorularak kazalı işçinin gerçek ücretinin tereddütsüz olarak belirlenmesi, davalı tarafın ücret konusundaki kabulü de dikkate alarak usuli kazanılmış haklara riayet ederek davacının maddi zararının yeniden hesaplanarak tüm delilleri bir arada gözeterek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Menfi tespit davası açan davacı dava devam ederken vefat etmiş olup davaya dahil edilen dokuz mirasçının hakkına halel getirmemek amacıyla bir kısım mirasçılar vekilinin süre talebinin kabulü ile haber alınamadığından davaya dahil edilemeyen iki mirasçı bulunması nedeniyle terekeye temsilci atanması için kesin süre verilmesi gerekirken, davaya dahil edilen mirasçılar bakımından hak kaybına yol açacak şekilde ve uyulan bozma ilamı gereği tam olarak yerine getirilmeden davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olduğu-
Mahkemece davacı 3. kişi tarafa takip borçlusunu davaya dahil etmesi için HMK. mad. 119 uyarınca tensibin tebliğinden itibaren 1 haftalık kesin süre verilmişse de, davacı tarafa verilen kesin süreye uyulmaması durumunda ''mevcut taraf ve delil durumuna göre yargılamanın sürdürüleceği" ihtaratı yapıldığı halde, süreye uymayan davacı taraf aleyhine ihtarata aykırı olarak davanın reddine kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğu-
İlk bozma kararı “eksik inceleme ve araştırmaya” yönelik  olup, kararda "fazla çalışma ve genel tatil ücretine" ilişkin usul ya da esas yönünden yapılmış bir değerlendirmede bulunmadığı, yine bu taleplerin incelenerek temyiz isteminin reddedildiğine ve bozma kapsamı dışında kaldığına dair bir hükmün de yer almadığı görülmüş olup, bu hususların, hükmüne uyulan bozma kararına konu olmadığından kesinleşmemiş olacağı ve bu istemleri etkileyecek bir taraf işlemi de bulunmadığından, Dairenin birinci bozma kararına uyulmakla bu alacak kalemleri yönünden davacı yararına usulü kazanılmış hak doğduğundan da söz edilemeyeceği-
17. HD. 14.05.2019 T. E: 2016/13984, K: 6059-
Doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü aracın SPK kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmadan TTK kapsamında pay addoluncağı; bu ortaklıklara yapılan ödemelerin pay karşılığı yapılmış kabul edileceği ve ortaklık ilişkisi kurulmuş sayılacağı- Davalı şirketlerin pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan halka açık ortaklık statüsünde olmakla birlikte söz konusu şirketlerin paylarının borsada işlem görmediği nazara alındığında taraflar arasındaki ortaklık ilişkisinin ve kurulan yatırım ilişkisinin hükümsüzlüğünün tespitine karar verilmesi gerektiği-
Dava ve birleştirilen dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili ile ecrimisil istemine ilişkindir...
Davacı vekili tarafından mahkemece alınan bilirkişi raporunda alacağın daha fazla hesaplanması üzerine ilk kararda hüküm altına alınan tutar dışında kalan bakiye kısmın tahsili için davalı aleyhine başlatılan takibe itirazın iptali istemiyle açılan ve diğer ek davanın, mahkemesince her iki dava arasında hukukî ve fiili irtibat bulunduğu, davalardan biri hakkında verilecek kararın diğerini de etkileyeceği gerekçesiyle birleştirilmesine karar verilerek bu dosya arasına gönderildiği, ancak; mahkemece gerekçeli karar başlığında birleşen davaya ilişkin bilgilere yer verilmediği gibi, birleştirilen dava ile asıl davanın birbirinden bağımsız olduğu, bağımsızlığını koruyan her bir dava hakkında ayrı ayrı yargılama yapılarak hüküm kurulması gerektiği gözetilmeksizin direnme kararı verilmesinin hatalı olduğu- Bozmadan sonra birleştirilen dava hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, davanın reddine dair önceki kararda direnilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Uyuşmazlık; iflâs yolu ile takipte itirazın kaldırılması ve iflâs davasında İİK’nın 164 üncü maddesi uyarınca istinaf süresi kararın tebliğinden itibaren on gün olduğu hâlde, İlk Derece mahkemesince kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde istinaf yoluna başvurulabileceğinin belirtilmesi karşısında, davacı vekili tarafından kanunda öngörülen on günlük istinaf süresinden sonra ancak İlk Derece Mahkemesince gösterilen kanun yolu süresi içerisinde verilen istinaf dilekçesinin süresinde kabul edilmesinin gerekip gerekmediği, buradan varılacak sonuca göre Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf dilekçesinin süresinden sonra verildiği gerekçesiyle reddine karar verilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır..
Uyuşmazlık, taraflar arasında geçerli ortaklık ilişkisi kurulmadığının tespiti ve bu amaçla verilen paranın iadesi istemine ilişkindir...

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.