Borçlunun iflas davası sırasında ölmesi halinde alacaklının iflas davasının -tereke temsilcisine «depo emri» tebliğ ettirerek- tereke hakkında devamını isteyebileceği, bu dava sonucunda borçlunun değil terekenin iflasına karar verileceği—
İtirazın iptali davası ve bu davada davacının kurum zararına yol açtığı kısmen de olsa kanıtlanamadığından, davalı kurumun olayların açıklanan seyri içinde salt davacıya zarar vermek amacıyla haciz işlemlerini uygulamış olduğu söylenemeyeceğinden, yapılan hacizler haksız olmadığından, mahkemece açıklanan olgular gözetilerek istemin tümden reddi gerekirken, kısmen kabulü doğru görülmediğinden, bu yönün bozmayı gerektirdiği-
İhtiyati haciz için davaya ilişkin tüm koşulların gerçekleşmesinin beklenilmesi dava ile elde edilecek sonuçların alınamamasına yol açabileceğinden ve İİK’nun 281/2 maddesinde açıkça “iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında” ibaresi kullanıldığından, davacının ihtiyati haciz isteminin teminatlı veya teminatsız olarak kabulü mümkün olduğu, mahkemece "3. kişi durumunda olup kural olarak iyiniyetli olmaları, aksinin ise yargılama aşamasında davacı tarafça ispatlanması" gerektiğinden ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
İİK.’nun 50. Maddesinin göndermesi ile HUMK.’nun 12. Maddesi gereğince ihtiyati haciz kararından sonra bu kararın dayanağı olan alacak davasının, haciz kararını veren mahkemede de açılabileceği-
Bonoya dayalı ihtiyati haciz istemine ilişkin olarak, mahkemece  "ihtiyati haciz talebinin reddine" karar verilmiş, ancak, İİK’nın 257 vd. maddelerinde belirtilen ihtiyati haciz şartlarının, talep dayanağı bononun vadesinin gelmesi ve ödenmemesi karşısında gerçekleşmiş olduğu anlaşılmakla, mahkemece "ihtiyati haciz talebinin kabulüne" karar verilmesi gerekeceği-
Asıl borçlunun ödemediği borçtan, diğer davalıların da sözleşmelerde kefaletleri nedeniyle asıl borçlunun borcu kadar sorumlu oldukları-
İhtiyati haciz kararının verilebilmesi için alacağın yargılamayı gerektirmemesi şeklinde bir koşul bulunmadığı, davacının Hindistan uyruklu bir şirket olup, Türkiye ile Hindistan arasında "teminattan muafiyeti" öngören iki taraflı adli yardım sözleşmesinin akdedilmiş olduğu-
İhtiyati haciz taleplerinde tam bir ispatın aranmasının gerekmediği, yaklaşık ispatın yeterli olduğu dikkate alınarak, hesap kat ihtarında belirtilen ve ödenmediği ileri sürülen alacak tutarı için alacaklı bankanın ihtiyati haciz talebinde bulunmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Hamiline yazılı bir çekin, ibraz süresinin geçmesinden sonra ‘teslim’ ile değil ancak ‘alacağın temliki’ veya ‘ciro’ ile devredilebileceğinin kabulü gerektiğinde, ihtiyati haciz isteyen alacaklıya çekin ne şekilde devredilmiş olduğu araştırılarak alacaklının ihtiyati haciz talebi hakkında bir karar verilmesi gerekeceği–
İİK'nun 18/3. maddesi gereğince aksine hüküm bulunmayan hallerde duruşma yapılmasına gerek olup olmadığı icra mahkemesinin takdirine bırakılmış ise de, anılan takdir yetkisi mutlak bir seçimlik hak olmayıp, halin icabına göre işin duruşmalı olarak incelenmesi gerektiği durumlarda mahkeme takdir yetkisini duruşma yapmaktan yana kullanılması gerektiği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.