Dava konusu bonoyu davacı ve davalı borçlu sıfatı ile birlikte imza etmişlerdir. TTK.’ nun 690 ve 636. maddeleri gereğince senette yazılı borçtan taraflar müteselsilen sorumludurlar. BK.’ nun 146. maddesinde “...müteselsil borçlulardan her biri alacaklıya yapılan tediyattan birbirine müsavi birer hisseyi üzerine almaya mecburdurlar ve hisseden fazla tediyata bulunan fazla ile diğerlerine rücu hakkına haizdir...” hükmü yer almıştır. Alacaklı dava dışı kişinin imzaladığı ibraname gözetildiğinde davacının takipten önce ve sonra ödeme yaptığı tespit edildiğine göre müteselsil borçlu davalının ½ oranında sorumlu olduğu dikkate alınarak karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağı-
İİK'nın 257/1. maddesine göre ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için rehinle temin edilmemiş, vadesi gelmiş bir borcun varlığının yeterli olduğu, aleyhine ihtiyati haciz istenen kefiller bakımından kredi borcu kat edildiğinden vadesi gelmiş bir borç mevcut, kefalet borcu yönünden rehinle verilmiş bir teminatta olmadığından, ihtiyati haciz kararı verilmesinin gerekeceği- "Takip başlatıldıktan sonra davalı borçluların yapacakları temliki tasarruflar hakkında İİK'nın 277 ve devamı maddeleri gereğince tasarrufun iptali imkanlarının bulunduğu, ihtiyati haciz kararı verilmesi için gerekli şartların tahakkuk etmediği" gerekçesiyle, ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
İhtiyati hacze konu edilen alacağın kat ihtarı keşide edilmek suretiyle muaccel hale geldiği, ipoteklerin, asıl borçlunun doğmuş ve doğacak borçlarının teminatı olarak alındığı, kefaleti temin eden bir ipoteğin bulunmaması nedeniyle, "ihtiyati hacze itirazın reddine" karar verilmesi gerekeceği-
Davacı vekilince "3.000,00TL" manevi tazminatın tahsili talep edilmiş, Özel Dairece davanın esastan reddine karar verilmiş ve reddedilen 3.000,00TL manevi tazminat yönünden davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuş olduğundan, dava değeri karar tarihi itibarıyla temyiz kesinlik sınırı olan 25.000,00 TL’nin altında kaldığı anlaşıldığından, anılan karara karşı temyiz yoluna başvurulmasının miktar itibariyle mümkün bulunmadığı-
Borçlunun sahtelik nedenine dayalı olarak açtığı menfi tespit davası, İİK. mad. 72 kapsamında bir dava olduğundan, anılan maddedeki usule göre mahkemeden alınacak ihtiyati tedbir kararı ile icra takibinin durdurulabileceği- Sahtelik nedeniyle açılan menfi tespit davası gibi, cumhuriyet savcılığına aynı nedenle yapılan şikayet ve ceza mahkemesinde açılan davanın da kendiliğinden icra takibini durdurmayacağı ve bekletici mesele yapılamayacağı- Cumhuriyet savcılığı veya ceza mahkemesince tedbir kararı verilirse icra takibinin durdurulabileceği- Takibin kesinleşmesi öncesi veya sonrasında takibe konu senedin sahteliğinin iddia edilmesinin HMK'nun 209. maddesi uyarınca takibin durdurulması sonucunu doğurmayacağı, bu hüküm, genel mahkemelerde açılan davalarda, senedin delil olarak kullanılamayacağını öngördüğü, icra takibine etkisinin olmadığı-
İİK'nın 258/3. maddesi uyarınca ihtiyati haciz talebinin reddi halinde kanun yoluna başvurulabileceği-İhtiyati haciz kararının İİK.'nın 260. maddesi uyarınca gerekçeli karar şeklinde yazılması gerekeceğinden, temyiz edilen kısa kararın, temyiz denetiminin mümkün olmadığı-
İhtiyati hacizden kaynaklanan tazminat davalarında ‘kusursuz sorumluluk’ esası söz konusu olduğundan, davalı alacaklının kötü niyetli olup olmamasının sonuca etkili olmayacağı–
Alacaklı bankanın, lehdar tarafından kendisine ciro edilen iki adet çeke dayalı olarak, lehdar ve keşideci aleyhine ihtiyati haciz isteminde bulunduğu, çek üzerinde "çeklerin rehin cirosuyla devredildiği"ne ilişkin bir kayıt bulunmamasına rağmen mahkemece, çeklerin olsa olsa rehin cirosuyla devredildiği gerekçesiyle ihtiyati haciz isteminin reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Talep edilen alacak herhangi bir mahkeme kararına veya kıymetli evrağa dayanmadığı gibi, kira sözleşmesinin tek başına ihtiyati haciz kararı verilmesi için yeterli olamayacağı, alacağın yargılamayı gerektirdiği, borçlunun kaçma ya da mal kaçırma şüphesini gösteren delil de ibraz edilemediği hususları birlikte değerlendirildiğinde mahkemece ihtiyati haczin kaldırılması isteminin kabulüne karar verilmesi gerektiği-
İİK. mad. 289 uyarınca konkordato müddeti içinde "rehinli alacaklar müstesna olmak üzere borçlu aleyhine hiçbir takip yapılamayacağı ve evvelce başlamış takipler duracağı", ihtiyati haczin ise alacaklıların haklarını temin için borçlunun mallarına konan tedbir olup icra takibinden veya açılacak davadan öncede uygulanabileceği; ihtiyati haczin takip muamelesi de sayılamayacağı-Borçlunun konkordato isteminden vazgeçmesi sebebi ile konkordato mühleti kaldırıldığından, ihtiyati haciz uygulamasının borçlunun konkordato projesini sonuçsuz bırakacağından da söz edilemeyeceği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.