Alıcıya ihale edilen taşınmaz bir üçüncü kişi tarafından işgal edilmekte ise, "ihalenin kesinleşmesi üzerine" alıcının, icra dairesine başvurarak üçüncü kişinin taşınmazdan çıkarılmasını isteyebileceği- Davacının yer teslimine yönelik bir talebi bulunmadığı gibi taşınmazın işgal edildiğine dair de bir iddiası bulunmadığından, davacının taşınmazı kiraya vermesinde de bir engel olmadığı ve kira kaybına yönelik zararı bulunduğundan da bahsedilemeyeceği- İİK. mad. 5  gereğince, icra memurunun bir kusuru bulunmuyor ise Adalet Bakanlığı’nın da bir sorumluluğunun olmadığının kabul edileceği-
Üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmesinin gerekeceği-
Davacı A.Ö.’ nün borçtan şahsen sorumlu olmadığı, ancak banka ile sözleşme yapan asıl borçlu dava dışı şirket lehine ipotek verdiği anlaşılmaktadır. TMK.’ nun 887. maddesi “asıl borçlu ile beraber borçtan kişisel olarak sorumlu olmayan ipotekli taşınmaz malikine bildirim yapılmadıkça ipotek borçluları yönünden borcun muaccel duruma gelmeyeceği” öngörülmüştür. Bu durumda davacı aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla girişilen icra takibinde çıkarılan ödeme emrinin davacıya karşı geçerli olabilmesi için kendisine icra takibinden önce ödeme emrinin tebliği zorunlu bulunmaktadır. Somut olayda ipotek borçlusu davacıya muacceliyet ihbarı gönderilmediğinden, aleyhine icra takibine başlanamayacağı gözden kaçırılarak, yazılı gerekçe ile işin esası hakkında karar verilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağı-
Kesin borç (karz) ipoteklerinde, alacaklının ipoteğin kaldırılması (fekki) için anapara dışında takip masrafları ile geçmiş günler faizlerinin de ödenmesini isteyebileceği–
Borçlu ve onunla hukuki muamelede bulunan üçüncü kişi arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan her ikisininde davalı olarak gösterilmesi gerektiği-
İİK'nun 134/2. maddesi göndermesi ile uygulanması gereken Türk Borçlar Kanunu'nun 281. maddesi uyarınca kanuna veya ahlâka (adaba) aykırı şekilde ihaleye fesat karıştırılmış olmasının ihalenin feshi sebebi olduğu- İhalenin amacına ulaşmasını ve malın gerçek değerine satılmasını, ihalenin sağlıklı ve normal şartlarda yapılmasını engelleyici, dürüstlük kuralları ile bağdaşmayan davranışlarda bulunulması ve ihaleye katılıma engel olunmasının "ihaleye fesat karıştırma" niteliğinde olduğu- Dava konusu taşınmaza ilişkin yapı kayıt belgesinin 20.11.2018 tarihinde yani ihaleden 21 gün önce alındığı, dosya kapsamında davacının bu belgenin alındığından ihaleden önce haberdar olduğuna ilişkin bir bilginin bulunmadığının anlaşıldığı- Bu durumda, söz konusu belgenin ihaleden önce alınmış olmasına rağmen satış dosyasına sunulmamasının, muhtemel katılımcıların bilgi sahibi olma imkanını ortadan kaldırdığı ve bu suretle talep ve talibi azaltıcı nitelikte olduğunun kabulü gerekeceği; zira dava konusu taşınmazın konumu, belirlenen muhammen değeri ile satış bedeli ve ihaleye sadece bir kişinin katılmış olması hususları birlikte değerlendirildiğinde; İmar Kanunu’nun Geçici 16. maddesi kapsamında alınan yapı kayıt belgesinin, taşınmazın değerine olumlu katkı sağlayacağı ve ihalesine olan ilgiyi artıracağının açık olduğu, bu nedenle; ihalenin feshine karar verilmesi gerekeceği-
Dava konu taşınmazın "arsa" vasfı da dikkate alınarak, usulünce keşif yapılıp, ipotek tesis tarihinde ve halen tarafların aile konutu olarak kullandıkları bağımsız bölüm belirlenerek bu bölümle sınırlı olacak şekilde ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken, taşınmazın tamamına yönelik olarak ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesinin hatalı olduğu-
İpotek konusu borç ödendiğinden ‘ipoteğin fekki’ için alacaklıya ihtirazı kayıtla ödenen paranın istirdadı için girişilen takip haklı olacağından, davanın kabulü ve inkâr tazminatına hükmedilmesi gerekeceği-
İcra ve İflas Dairelerinin yaptıkları işlemlerin kanuna veya hadiseye uygun düşmemesi halinde İcra ve İflas Kanunu’nun 16. maddesi uyarınca bu işlemlere karşı icra mahkemelerine şikayet yoluna başvurulabileceği; icra müdürlüklerinin verdikleri kararlardan kendiliklerinden dönerek yeni bir karar vermeyecekleri-
Tahsil harcının sorumlusunun daima borçlu olduğu; borçlunun borcunun, yatırılan paradan kesilerek ödenen tahsil harcı kadar devam edeceği, alacaklının kesilen harç miktarı kadar takibe devam etme hakkı bulunduğu-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.