Davacının tesbitini istediği çalışmaların bir kısmının 10.08.1983-01.11.1985 ve 15.11.1985-01.01.1988 tarihleri arasında geçtiği Mahkemeye 25.07.2001 tarihinde başvurduğu; bu döneme ilişkin hizmetin geçtiği yılın sonu olan, 15.11.1985 ve 31.12.1988 tarihinden dava tarihine kadar hak düşürücü sürenin fazlasıyla geçtiği anlaşıldığından davacının aynı işyerinde bu tarihten sonra çalışmasını sürdürmesinin veya hak düşürücü süre içerisinde tekrar aynı işyerine girerek çalışmasının, hak düşürücü sürenin işlemesine engel olamayacağı ve hak düşürücü sürenin kesilmesi ve durmasının mümkün bulunmadığı-
Davacının yıllık izin ücreti talebinde bulunduğu uyuşmazlıkta, davacının hizmet süresine göre hak ettiği izin hakkının 266 gün olduğu ve 40 gün izin kullandığı sabit olup; ücret hesabının 40 gün tenzil edilerek 226 gün üzerinden yapılması gerektiği- Yargılama giderleri hakkında döküm yapılmadan karar verilmesinin ve davacının yatırdığı harçların iadesi gerektiğinin gözden kaçırılmasının hatalı olduğu- Hükmedilen miktarların net mi yoksa brüt mü olduğunun hükümde belirtilmemesinin HMK. mad. 297 'ye aykırı olduğu-
Muvazaalı işlemin tarafı olan alt işverenin de işçilik alacaklarından müştereken ve müteselsilin sorumlu tutulması gerektiği-
634 s. K. mad. 35 uyarınca, apartman yönetimi hakkında takip yapılabileceği gibi, 20. madde uyarınca ilama konu borcun yasal sorumlusu olan kat malikleri hakkında da takip yapılabileceği, alacaklının bu konuda seçimlik hakkının bulunduğu- Takibe dayanak ilamda, apartman kat malikleri yönetim kurulu başkanlığı davalı olarak yer aldığından icra takibinde borçlu olarak gösterilmesinde yasaya aykırılık bulunmadığı-
22. HD. 10.10.2018 T. E: 2016/10859, K: 21749-
Fesih için haklı sebepleri bulunduğunu iddia eden bir işçinin, muhtemel fesih tarihinden sonraki işsizlik sürecini ve geçim koşullarını nazara alarak, fesihten önce başka bir işe başvurmuş olması ve bu başvurusunun kabul edilmesinden sonra, iş sözleşmesini feshetmesinin, işverenden kaynaklanan haklı fesih olgusunu ortadan kaldırmayacağı gibi bu feshin kötüniyetli olduğu sonucunu da doğurmayacağı- Fesih iradesinin doğduğu anda değil de sonradan açıklanmasının, makul kabul edilebilir insanî kaygılardan kaynaklı olduğundan ve işvereni zarara uğratma kastı da bulunmadığından, hakkın kötüye kullanılması olarak nitelendirilemeyeceği- Haklı fesih sonucunu doğuran nedenler işverenden sadır olup, davacı işçilerce bu hak fiilen yeni işe başlanılmasından evvel kullanıldığı gibi fesihten önce iş başvurusu yapılıp kabul edilmesinden sonra kullanılmasının da makul kabul edilebilir insani kaygılardan kaynaklı olduğu anlaşıldığından, bu hakkın dürüstlük kuralına aykırı kullanıldığının kabul edilmesinin hakkaniyet ve adalet ilkesi ile de bağdaşmayacağı-
9. HD. 20.06.2018 T. E: 2017/8432, K: 13368-
22. HD. 12.03.2019 T. E: 2016/8063, K: 5716-
Kıdem tazminatının 743 sayılı TKM'nin 170.maddesi uyarınca, mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu döneme ilişkin çalışmanın karşılığı olarak elde edilen gelir, dolayısıyla hak edilen kıdem tazminatı bölümünün kişisel mal (TKM 189), 4721 sayılı TMK'nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinden sonraki çalışma karşılığında elde edilen gelir ve hak edilen kıdem tazminatının ise edinilmiş mal grubuna gireceği (TMK 219/1) gözetilmeksizin TMK'nun 228. maddesine göre yapılan hesaplama sonunda çıkan miktarlara göre hesaplama yapılması, diğer yandan davacının kişisel malı olduğu sabit olmakla birlikte 16.07.2003 tarihinde satılan kooperatif hissesinden gelen paranın aradan geçen uzun süreye, bu sürede paranın bankada değerlendirildiğini iddia eden davacı tarafın soyut tanık beyanı dışında başka bir belge ve delil sunamamasına rağmen ... tarihinde kurulan şirketin kuruluşunda katkı olarak kabul edilmesinin hatalı olduğu- 4 nolu meskenin satışından gelen para ile 8 nolu meskene ait kredinin kapatıldığı gözetilmeden her iki mesken için de ayrı ayrı hesaplama yapılması, bu şekilde davalı aleyhine sonuç yaratılması doğru olmadığı, hüküm kurulurken davacının talebinin, taraflar lehine ve aleyhine doğacak kazanılmış hakların gözetilmesi, davacının fazlaya ilişkin haklarının da saklı tuttuğu dikkate alınması gerektiği-
Yargıtay önceki kararı ücret araştırması yönünden bozmuş, davacı tarafın temyizindeki muvazaa iddiasına karşı ise, dairece bozma ilamında mahkeme kararında dava konusu alacaklardan davalılar müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulduğundan ve davacı tarafça muvazaaya dayalı ücret farkı v.s. gibi bir alacak talep edilmediğinden, davalılar arasındaki sözleşmenin muvazaalı olduğu iddiasının sonuca etkili olmadığının anlaşıldığı belirtildiğinden, bozma ilamının muvazaa yönünden kesin hüküm teşkil etmediği- Mahkemece davalılar arasındaki sözleşme ve şartnameler, davacıların murisinin hayatını kaybettiği iş kazasına yönelik iş yerinde düzenlenen iş müfettiş raporu içerikleri incelenerek ve gerekirse tanıklarda yeniden dinlenmek suretiyle davacıların murisinin tam olarak ne iş yaptığı, murisin çalıştığı sahada davalı Genel Müdürlüğün davacı ile aynı işi yapan işçisi bulunup bulunmadığının tespiti gerektiği- Davalılar arasındaki sözleşme konusu işin yapılan asli iş olup olmadığı, asli işlerden ise, teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren bir iş olup olmadığı, yardımcı iş ise murisin hizmet alım sözleşmesine uygun olarak çalıştırılıp çalıştırılmadığı, yaptırılan iş yönünden murise emir ve talimatların kim/kimler tarafından verildiği, araç-gereçlerin nasıl temin edildiği, asıl işverenin gözetim ve denetim yükümlülüğünü aşacak boyutta ve özellikle yüklenici firmanın işverenlik sıfatını ortadan kaldıracak, onu bordro ya da kayden işveren durumuna sokacak hususların olup olmadığı üzerinde durularak, bu hususların açıklığa kavuşturulması ve özellikle de yüklenici şirketin, işyerinde davalı Genel Müdürlüğü'nden den ayrı ve bağımsız olarak kendine özgü organizasyon yapısı oluşturup oluşturmadığı hususlarının tespit edilmesi gerektiği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.