İbraz edilen ücret bordrolarından bir bölümünün davacı imzası taşıması, bu imzaların davacı sigortalı işçi tarafından kendisine aidiyeti inkar veya hata, hile, ikrah durumu iddia ve ispat edilmemiş olması karşısında, bu devrede ücret bordrolarında belirtilen ve davalı Kurum kaydına geçmiş süreler dikkate alınarak fazla sürelere ilişkin istemin reddinin gerekeceği; sonraki devrelerin ise ücret bordrolarının davacı imzası içermemesi bordro tanığının ifadesi ve diğer delillerle çalışmanın varlığının anlaşılmış olması sebebiyle yapılacak inceleme ve araştırma sonucunda karar verilmesi gerekeceği-
Kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı belirsiz alacak davasının konusunu oluşturamayacağından bu taleplere ilişkin davanın tıpkı yıllık izin ücreti ile ücret taleplerinde olduğu gibi hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi gerekeceği-
Takip dayanağı ilamda hükmedilen alacakların brüt üzerinden hesaplanmış olması durumunda, alacaklının bu miktardan Gelir Vergisi Kanunu uyarınca yapılacak kesintiler; düştükten sonra, kalan net miktar üzerinden ilamlı takip yapabileceği-
Fazla çalışmanın ispatı noktasında sunulan iş yerine giriş çıkış saatlerini gösterir kayıtların da delil niteliğinde olduğu- Davacı işçinin iddia ettiği ücrete ve çalışma süresine göre kendisine ödenmesi gereken kıdem ve ihbar tazminatı alacakları ile ücret ve asgari geçim indirimi alacaklarını belirleyebilecek durumda olduğu anlaşıldığından, davacının alacaklarını hesaplayabilmesi noktasında objektif veya subjektif imkânsızlıktan bahsedilemeyeceği ve bu durumda, talep edilen alacaklar belirlenebilir nitelikte olduğundan, "belirsiz alacak davası" olarak açılan davanın hukuki yarar yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği- "Hukuki yararın tamamlanabilir bir dava şartı olduğu, hukuki nitelendirmenin mahkemeye ait olduğu, bu nedenle direnme kararının onanması" gerektiğine ilişkin görüşün HGK çoğunuğunca benimsenmediği-
Davacının 17 yıllık bir çalışma hayatında bir kez yapılan ve menfaate dayanmayan kısa sürelik izinsiz bir çalışmasının fesih gibi ağır bir sonuçla karşılaşması eylemin cezaya oranlılık ilkesi ve hakkaniyetle bağdaşmayacağından kıdem ve ihbar tazminatına hükmedilmesinin gerekeceği-
Mahkemece direnme kararı verilse dahi bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak, bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme veya toplanan yeni delillere dayanmak, önceki kararda yer almayan ve Özel Daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak suretiyle verilen kararın direnme kararı olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucunda verilen yeni hüküm olarak kabul edildiği-İş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğinin işverence ispatlanamadığı gerekçesiyle genel ifadelere dayalı olarak verilen kararın davalı vekili tarafından temyizi ile Özel Dairece bozulmasından sonra mahkemece, davalı tanığının beyanları ile davacının vekiline verdiği vekâletnamenin düzenlenme tarihi de değerlendirilerek iş sözleşmesinin en geç 21.02.2014 tarihinde feshedildiğinin kabulü ile devamsızlık tutanaklarına neden itibar edilmediğine yönelik gerekçe oluşturulması, davalı tanığının feshe yönelik beyanları dışında davacının çalışma şekline yönelik beyanlarının aksinin Yargıtay bozma ilamında kabul edildiğinden tanığın inandırıcılığı yitirdiğine yönelik gerekçe ile de Özel Daire bozmasındaki verilere dayanılması, Yargıtay ile Bölge Adliye Mahkemesi kararları da değerlendirilerek ilk gerekçede yer verilmeyen kararlara yer verilmesi, başka işçinin açtığı davada verilen kararın da gerekçeye dayanak yapılması suretiyle davanın esasına, somut olayın içeriğine yönelik ifadeler kullanılarak direnme adı altında karar verildiği- Mahkeme tarafından, Özel Daire bozma kararı sonrası daha önce dosyada yer almayan olgu ve delillere dayanılarak ve Özel Daire denetiminden geçmemiş gerekçe ile direnme adı altında yeni bir karar verildiği, bu hâlde "direnme" olarak verilen kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, bozma konusu ile ilgili bozma kararı sonrası yeni delil ve olgular ile yeni gerekçeye dayalı olarak oluşturulan yeni hüküm niteliğinde olduğu-
"Doğrudan doğruya iflâs talebinin İİK'nun 166/II. maddesinde öngörülen usulle ilân edilmesi", "İlk alacaklılar toplantısına kadar olan masrafların davacı-alacaklıya depo ettirilmesi" ve "iflâs kararında iflâsın açılma anının gün, saat ve dakika olarak gösterilmesi" gerekeceği–
Davacı işçinin iş sözleşmesinin, işyerinde yeniden yapılanma ve alt işveren uygulamasına gidilmesi nedeniyle feshedilmiş olup, davacının işe iadesine dair kararın Yargıtayca onandığı, davacının ise temyiz incelemesi sırasında vefat ettiği, mirasçılara, lehine işe iade ve tazminat kararı verilen işçinin işe iade kararı kesinleşmeden ölmesi nedeniyle, işe iade davası ile hüküm altına alınan işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre alacaklarının ödenmesi talepli davada, davacı, işe iade davasını açmakla işe iade iradesini belirttiğinden, ölen işçinin mirasçılarına dört aylık süre için boşta geçen süreye ait ücret ve diğer hakların ödemesi gerektiği-
7. HD. 12.04.2016 T. E: 2015/6849, K: 7947-
Salt çalışanların işe alınma ve çıkarılmayla ilgili kriterlerin doğrudan asıl işverence belirlemiş olması, hizmetin asıl işverene ait binada verilmesi ve asıl işverenin ekipmanlarını kullanılmış olması, yardımcı iş niteliğindeki bu işlerde çalışan işçilerin asıl işverenin çalıştırdığı eski işçileri çalışmaya devam ettirmiş olması muvazaa olgusunu ispatlayacak kriterler olmayıp davalılar arasındaki asıl işveren-alt işveren ilişkisi kanuna uygun olup muvazaaya dayanmadığı halde, davalı P. Enerji Tek. İnş. Müh. Taah. San. ve Tic. Ltd. Şti. hakkındaki davanın reddi doğru olmadığı- Davacının alt işverene işe iadesine, işe iadenin mali sonuçlarından ise davalıların birlikte sorumluluğuna karar verilmesi gerektiği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.