Davacı işçinin "cinsel taciz ve saldırıya uğradığını" ileri sürerek yaptığı şikayet üzerine  "kovuşturmaya yer olmadığına" ilişkin karar verilmesinin, davacının kıdem tazminatı talebinin başı başına reddine gerekçe teşkil etmeyeceği- Davalı işverenin, "işyeri soruşturması neticesinde verilen kararın detaylarının taraflar ile paylaşılmayacağının bildirildiği", ayrıca cevap dilekçesinde "davalı işverenin bu yazıyı tebliğ ettikten sonra davacı ve vekili ile bir toplantı düzenlediği ve davetin davalı şirket tarfından yapıldığının da ifade edildiği, feshin davacı işçi tarafından gerçekleştirildiği tarih dikkate alındığında 6 günlük hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemeyeceği- Yargılama sırasında dava dışı şirkete yazılan müzekkere cevabında; "davacının, davalı şirketteki iş akdini feshetmeden önce iş görüşmesi yapıldığı ve olumlu cevap verildiği" belirtilmemiş olup, mahkemenin bilirkişi raporundaki bu tespite dayanan gerekçesinin soyut bir yorumdan ibaret olduğu- Çalışma hakkı anayasal bir hak olduğundan, davacının ayrıldıktan sonra yeni iş bulmasının, bu hak kapsamında değerlendirilmesi gerektiği- İş akdini bu şekilde fesheden işçinin fesihten önce iş görüşmesi yapması ya da fesihten sonra tekrar çalışmaya başlamasının kötü niyetli davranış olarak görülemeyeceği; ancak işçinin fesihten önce başka bir işveren ile iş sözleşmesi imzalamasının sadakat borcuna aykırılık teşkil edeceği, somut olayda böyle bir durumda söz konusu olmadığından, davacı işçinin iş akdini haklı bir neden olmaksızın feshettiğine dair gerekçelerin yerinde olmadığı- Davacı tanık beyanları, işyeri soruşturma raporu, fesih bildirimi ve doktor raporları birlikte değerlendirildiğinde davacının cinsel taciz nedeni ile iş akdini haklı olarak feshettiğinin kabulü ile kıdem tazminatı talebinin kabulü ile davalı-karşı davacının ihbar tazminatı taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği- Davacının fesih ihtarnamesinde ikramiye alacağını da talep ettiği ve bu alacak yönünden davalı işvereni dava açılmadan önce temerrüde düşürdüğü dikkate alınmaksızın, hüküm altına alınan ikramiye alacağında dava ve ıslah ayrımı gözetilerek faize hükmedilmesinin de hatalı olduğu-
Davacının talep ettiği tazminat ve alacaklarının bulunup bulunmadığının, varsa miktarlarına yönelik unsurların belirlenmesi gerektiği, davacının iddia ettiği tazminat ve alacakların varlığının çekişme halinde bulunduğu, ayrıca hakkın bulunması halinde bile bunun ihtiyati haciz mahiyetinde ihtiyati tedbir kararı tesis edilmesi için yeterli olmadığı,davalının tazminat ve alacaklarının tahsilini imkansız hale getirdiğini davacının tam ispat olmasa da yaklaşık olarak ispat etmesi gerektiği,salt iddianın bu konuda yeterli olmadığı-
Hizmet tespit davasının sonucunun, iş bu tazminat alacak davasında hüküm altına alınacak hakları, hesabın unsurları olan hizmet süresi ve ücret nedeni ile doğrudan etkileyeceğinden bekletici mesele yapılması gerekeceği-
İflas tarihi itibariyle şikayetçilerin alacaklarının İİK'nın 206. maddesine göre iflastan önceki bir yıl içinde doğmuş alacak olarak değerlendirilmesi mümkün olmayıp, sıra cetvelinde ilk sırada yer alamayacakları-
İşçi, muvazzaf askerlik hizmetine çağrıldığında akdin feshi zorunlu olmayacağı, taraflar anlaşırlarsa akdin askerlik boyunca askıda kalması ve böylece askerlik nedeniyle kıdem tazminatı problemiyle karşılaşılmamasının öngörüldüğü, gelen sevk çağrısı üzerine akdin feshi ve akabinde de askere sevk olunma durumunda muvazzaf askerlik dolayısıyla feshin bulunduğunun kolayca söylenebileceği, ancak, hizmet akdinin işçi tarafından muvazzaf askerlik gerekçe gösterilerek feshedilmesi ve fakat aradan uzun zaman geçtiği halde işçinin hala askere sevk edilmemesi halinde aynı şeyin söylenemeyeceği, makul bir sürenin varlığı halinde feshin, muvazzaf askerlik dolayısıyla yapıldığı intibaının kesilmemiş olacağı-
Kıdem, ihbar tazminatı, yıllık izin, fazla mesai, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine-
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 199 uncu maddesi ile belge kavramı içerisine elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcılarının da alındığı, mahkemece hizmet süresi yönünden davacının üstelik davalıya ait network ağından mail kullanmasına rağmen bu elektronik nitelikteki belgeye itibar edilmemesinin hatalı olduğu-
Davacılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı olsa bile, işçilik alacaklarına ilişkin uyuşmazlıkların özelliği gereği bu tür davaların birlikte görülmesinin doğru olmadığı, iddia ve savunmanın usule uygun şekilde araştırılması, delillerin tümüyle toplanıp ayrıntılı olarak değerlendirilmesi, hukuki gerçekliğin tam olarak sağlanması ve ayrıca kararın Yargıtay denetimine elverişli olabilmesi için davaların her bir işçi için ayrı ayrı görülüp sonuçlandırılmasının zorunlu olduğu-
Davacının ilk dönem çalışması bakımından emeklilik nedeniyle işten ayrıldığı ve davacıya kıdem tazminatının ödendiği anlaşıldığından, davacının ilk dönem çalışmasının kıdem tazminatı ödenerek tasfiye edildiğinin kabulüyle sonuca gidilmesi gerektiği- Uyuşmazlık konusu alacakların yabancı parayla tahsili talep edildiğinden söz konusu alacaklara 3095 Sayılı Kanun'un 4/a maddesi uyarınca, "Devlet bankalarınca ABD Doları üzerinden açılmış bir yıllık vadeli mevduata uygulanan en yüksek faize" hükmedilmesi gerektiği- Sözleşmede daha yüksek akdi veya gecikme faizi kararlaştırılmadığı hallerde, yabancı para borcunun faizinde Devlet Bankalarının o yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı uygulanacağı-
9. HD. 28.06.2018 T. E: 2015/20783, K: 14071-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.