Şikayete konu sıra cetvelinin 1. sırasında yer alan şikayet olunanın  haczinin ilk haciz olduğu, satış tarihinden önce bedeli paylaşıma konu taşınmaz üzerine haciz koyduğundan şikayetçilerin, 6183 s. K. mad.  21/1. maddesi uyarınca ilk hacze iştirak hakkı bulunduğu-
6183 sayılı Kanunun 99. maddesi uyarınca sadece “taşınmazlara ilişkin ihalenin feshi davaları”nın icra mahkemelerinde çözümlenebileceği; bunun dışındaki diğer uyuşmazlıkların –örneğin; ”satışın durdurulması” talebinden kaynaklanın uyuşmazlıkların- idari yargı yerinde çözümlenebileceği-
6183 sayılı yasanın 26. maddesinde tasarrufun vuku tarihinden itibaren 5 yıl geçtikten sonra tasarrufun iptali davası açılamayacağının hükme bağlandığı, bu sürenin hak düşürücü süre olup hakim tarafından re'sen gözetilmesinin gerektiğinden, tasarruftan itibaren 5 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra 09.01.2020 tarihinde dava açıldığı anlaşıldığından tasarrufun iptali davasının hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı-
Mahkemece, şikâyetçinin takip dosyasından yasal süre içerisinde satış istememesi nedeniyle şikâyetçinin haczinin düştüğü, takibin 6183 sayılı yasaya tabi olduğunun kabulü halinde dahi 12 yıldır hiçbir işlem yapılmadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen şikâyetlerin reddine karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yönün bulunmadığı-
Alacaklı tarafından ilama dayalı olarak başlatılan icra takibi sırasında, alacaklıların bu dosyadaki alacağı üzerine TMSF tarafından 6183 sayılı Kanuna göre uygulanan hacze yönelik şikayetin “idari yargı mercii”nde çözümlenebileceği-
Ticaret mahkemesince, iflasın ertelenmesi talebi üzerine önce “borçlu hakkında takip yapılmamasına ve yapılmış takiplerin durdurulmasına” karar verilmiş sonra da “iflasın ertelenmesine” karar verilmişse, icra mahkemesince “borçlu hakkında yapılmış olan takiplerin iptaline” karar verilmesi gerekeceği-
İpotekli malın satış bedelinin limite ulaşmaması halinde, satış bedeli ile limit arasındaki farkın asıl borçlu yönünden rehin açığına konu olabileceği- Muhtıraya esas alınan iflas erteleme davasında verilen kısa kararda “... ancak rehinli ve ipotekli alacaklar için, ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan takipler için alacaklı tarafın satış talep etmesi ve satış gününün icra müdürlüğünce tayini halinde erteleme süresinden kalan süre için işleyecek faizin ipotekle karşılanamayan kısmının icra müdürlüğü tarafından hesaplanacak faizinin davacı tarafça teminatlandırılması halinde satışın durdurulmasına, aksi takdirde satışın durdurulamayacağına” şeklinde karar verilmiş olup alınan erteleme kararıyla satışı gerçekleştirilemeyecek ipotekli malın bedelinden mahrum kalınacağından, rehinle karşılanamayacak faizler için rehinli malın muhammen bedeli matrah alınması gerektiği- Alacaklının icra dosyasında yer alan talebinde de belirtildiği üzere, iflasın ertelenmesi kararı içeriğine göre “alacaklı tarafın satış talep etmesi ve satış gününün icra müdürlüğünce tayini halinde” hükmü gereği maddede yazılan teminatın hesabı alacaklı vekilince satışın talep edildiği tarihten başlatılması gerektiği- Bu teminatın hesaplanmasında mahrum kalınacak olan değerin, ipotekli malın muhammen değeri olarak esas alınması ve faizin erteleme süresinin sonuna kadar hesaplanması ve muhtıranın buna göre düzenlenip gönderilmesi gerektiği-
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; prim alacakları yönünden zamanaşımı süresi ve başlangıcının primlerin ait oldukları (muaccel oldukları) dönemde yürürlükte bulunan mevzuat hükümleri kapsamında mı yoksa 5510 sayılı Kanun’un 93/2. maddesi uyarınca mı değerlendirilmesi gerektiği-
665 sayılı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun'un bazı maddelerinde değişiklik yapılmasına dair kanun hükmünde kararname ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın Bölge Müdürlükleri'nin Türkiye İş Kurumu'na devredildiği, Türkiye İş Kurumu Kanunu'nun 20. maddesine göre de bu kanuna göre kesilen idari para cezalarının genel esaslara göre tahsil edileceği hükmü uyarınca takibin İcra ve İflas Kanunu hükümleri uyarınca yapılabilir hale geldiği anlaşıldığından, davalının kendisine tebliğ edilen idari para cezasında gösterilen takip yolunun 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanuna göre olması nedeniyle takip yoluna yönelik itiraz etmesinde haksız kabul edilemeyeceği nazara alınarak İİK 67/2. maddesi uyarınca davalının icra inkar tazminatından sorumlu tutulmasına yasal olanak bulunmadığı-
Mahkemece, saptanan kesin haciz tarihlerine göre sonucundan sadece davacının yararlanacağı şekilde sıra cetvelinin düzenlenmesi için bir karar verilmesi ve yeni sıra cetvelinin hangi ilkelere göre düzenleneceğinin gösterilmesi gerekirken, asıl davada bozmayla oluşan kazanılmış hakları ve daha önce kesinleşen hacizlere ilişkin hakları ihlal edecek şekilde, hangi ilkelere göre düzenleneceği belirtilmeden sıra cetvelinin iptaline karar verilmesinin doğru olmadığı-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.