«Keşide yeri»ni belirtmek amacıyla yapılmış olan ancak belirgin olmadığı ve tereddüde neden olacağı için geçerli olmayan -ve bonoda; «K.Çekmece», «V.Şehir», «İSK», «Ç.Kale», «Ant» «Adp», «İstan», «D.evler», «ESK» «M.KÖY» şeklinde gösterilmiş olan- yerler: -
İstek TMK'nun 683. maddesinden kaynaklanan mülkiyet hakkına dayalı elatmanın önlenmesi, ecrimisil ve tazminata ilişkin olduğu ve idari işlemden dolayı bir istekte bulunulmadığından, taraflar arasındaki çekişmenin çözüm yerinin genel mahkemeler olduğu, çekişmenin 2577 sayılı Yasanın 2. maddesi hükmü gereğince idari yargı yerinde çözümlenemeyeceği-
Trafik kazasından kaynaklanan ölüm sebebiyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin davanın görüm ve çözüm yeri adli yargı olup idari yargının görevli olduğundan bahisle verilen bozma ilamı doğrultusunda davanın usulden reddine karar verilmiş ise de; bu hususun mahkemenin görevine ilişkin olup taraflar açısından usulî kazanılmış hak oluşturmayacağı-
Senette bulunması zorunlu olan tanzim yeri ve tanzim edenin adresinin senet keşidecisi için gerekli olduğu, avalistlerin adreslerinin senette yazılı olması halinin yukarıda açıklanan zorunluluğu gidermeyeceği- Senedin tanzim tarihinden önce, ilçe olan Arnavutköy'ün tanzim yeri olarak belirtilmesi karşısında bu belgenin kambiyo vasfına sahip olduğunun kabul edilmesi gerekeceği-
Davacının dayandığı iskân tevzii defterindeki kaydın, tapu kaydı olmayıp, zilyetliğe karine teşkil edeceği-
Kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içerisinde kalıp davacı tarafından tapuya güvenilerek satın alınan taşınmaza ait tapunun, kesinleşen yargı karan gereğince iptal edilerek Hazine adına tescil edilmiş olması nedeniyle uğranılan zararın ödetilmesi istemine ilişkin davada, zararın tazmin edilmesi gerekip taşınmazı satın alan davacının, burasının özel mülkiyete konu olamayacak yerlerden olduğunu öngörmemiş olmasının, onun savsama niteliğinde bir davranışı olduğu gözetilerek hak ve adalete uygun bir indirim yapılması gerektiği-
Dava konusu taşınmaz 07.10.1940 tarihinde kadastroya tabi tutulmuş kadastro tutanağı şerhsiz olarak 07.10.1940 tarihinde kesinleşmiş olup; davacı vakıf şerhinin tapulamadan önceki ilk tedavül kayıtlarında bulunduğu iddiasıyla, vakıf şerhinin tapu siciline işlenmesi için davasını 27.06.2001 tarihinde açmış olduğundan 3402 sayılı Yasa ile öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre geçtiğine göre, vakıf şerhinin sicile yazılması isteğinin yerel mahkemece reddinin yerinde olduğu-
İcra ile ilgili olarak Yargıtay icra ve iflas dairesinden verilen ceza kararlarına cumhuriyet başsavcısı otuz gün içinde itiraz edebileceği-
Dava, belediyenin yol çalışmaları esnasında davacıya ait kablolara verdiği zararın ödetilmesi istemine ilişkin olduğundan; davanın, hizmet kusuruna dayalı tam yargı davası niteliğinde olduğu ve böyle bir uyuşmazlığın ise idari yargı yerinde çözümlenmesi gerekeceği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.