Önceden kadastrosu yapılan yerlerin ikinci kez kadastrosu yapılamayacağı, bu gibi yerlerin yeniden kadastrosu yapılmışsa, bu kadastronun bütün sonuçları ile hükümsüz sayılacağı ve MK. 1026’ya göre işlem yapılacağı -
Uyuşmazlık, taraflar arasında akdedilen adi yazılı protokolün geçersizliğinin tespiti, maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir...
Bononun tanzim tarihi kısmının ay hanesinde düzeltmenin olduğu, ancak keşideci tarafından atılmış herhangi bir parafın bulunmadığı, bononun tanzim tarihinin düzeltilmemiş (tahrifattan önceki) haliyle 12.02.2010 olup, vadenin, tanzim tarihinden önceki bir tarih olan 08.02.2010 tarihini taşıdığı, dolayısıyla senedin vade tarihinin, tanzim tarihinden önceki bir tarih olması nedeniyle TTK’nun 690. maddesi göndermesiyle bonolar hakkında da uygulanması gereken TTK’nun 615. maddesine göre bono niteliğinde (kambiyo senedi vasfında) olmadığını; borçlunun İİK’nun 168. maddesinde yazılı yasal 5 günlük sürede borca yada imzaya itiraz etmesi veya zamanaşımı itirazında bulunması durumunda, takip konusu belgenin kambiyo senedi vasfını haiz olmadığının veya alacaklının kambiyo senetlerine özgü yol ile takip hakkının bulunmadığının tespit edilmesi halinde, diğer itiraz nedenleri incelenmeksizin İİK’nun 170/a maddesi uyarınca re’sen takibin iptaline karar verilmesi gerekeceği; keşide yeri yazılı olmayan bonolarda, keşidecinin adı ve soyadı altında yazılı olan “Kozan Adliyesi”de idari birim olmadığından, geçerli bir tanzim yeri olmadığı ve bu durumda, tanzim yeri belirlenemeyen bu belgelerin, TTK’nun 688/6. maddesi gereğince kambiyo senedi vasfında olmadığını, borçlu icra mahkemesine başvurusunda senetlerde tanzim yeri bulunmadığını ileri sürmemiş ise de, İİK’nun 170/a-2. maddesi gereğince, bu hususun icra mahkemesince re’sen nazara alınması ve takibin iptaline karar verilmesi gerekeceği-
Uyuşmazlık; vesayet konusunda karar vermenin Türk Mahkemelerinin münhasır yetkisinde olup olmadığı noktasında toplanmakta olup, Alman mahkemesi tarafından Türk milli hukuku ile çatışmayacak ve hatta aynı paralelde verdiği kararın ne milli hukuka ve ne de münhasır yetki ya da kamu düzeni ile bir alakası bulunmadığı, 1905 tarihli 'Kısıtlamaya ve Benzer Tedbirlere İlişkin La Haye Sözleşmesi'nin 3. Ve 7. maddelerine göre; kural olarak milli hukukun ve milli Devlet mahkemelerinin yetkili olmasına karşın hacir altına alınacak şahsın bulunduğu yer ( Almanya ) makamları da, ilgilinin milli hukukuna ( Türk Hukukuna ) veya bulunma yeri hukukuna ( Alman Hukukuna ) göre hacir kararı alabilecekleri öngörüldüğü, açıklanan tüm bu nedenlerle dava, kısıtlama kararının tanınmasına ilişkin olduğuna göre davanın kabulü gerekeceği-
İhtiyati hacze konu çekin, kambiyo senedi niteliğinde olmadığına ilişkin icra mahkemesi kararının Yargıtay 12. Hukuk Dairesi tarafından onandığı dikkate alındığında, ihtiyati hacze yapılan itirazın kabulü gerekeceği-
Davacının aracıyla .............. Caddesi üzerinde bulunan tarihi surlar içerisindeki araç geçidinden girdiği, tarihi sur çıkışında, surların üst kısmını oluşturan taşlardan üç büyük parçanın surlardan koparak düştüğü, taşların düşmesi sonucu aracın tavan kısmı ve aracın kapılarında hasarlar meydana geldiği anlaşıldığından, eldeki davanın görüm ve çözüm yerinin adli yargı olduğu-
9. HD. 08.06.2022 T. E: 6267 , K: 7225
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı yapı ruhsatı alma ve kat irtifakı kurma konusunda yetki, birleşen dava ise sözleşmenin feshi istemi-
Tapuda cins ve vasıf düzeltilmesi işlemlerinin tapu idaresince yapılması gerekip idari bir görev olduğundan, davanın görev yönünden reddine karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece, davacıların istemi doğrultusunda “İslam olarak yazılmış olan dinlerinin kayıtlardan silinmesine” karar verilebileceği fakat davacı başka bir dini kabul etmişse onun nüfus kütüğüne yazılmasının idari işlem olduğu-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.