Mahkemece; İİK.'nun 82. maddesinde belirtilen ilkeler ışığında gerekli araştırmalar yapıldıktan sonra, borçlunun ve ailesinin geçimini sağlaması için yeterli arazi miktarı ile arazi üzerinde yetiştirilebilen ürün de dikkate alınarak, borçlunun, İİK.'nun 82. maddesinin 1. fıkrasının 4.ve 7. bentleri kapsamında faaliyetlerini sürdürebilmesi için traktöre ihtiyacı olup olmadığı, ihtiyacı varsa şikayete konu traktörün kıymeti ve borçlunun haline münasip traktörü alabilmesi için gerekli bedel bilirkişilere tespit ettirildikten sonra, traktörün kıymeti, borçlunun haline münasip traktörün bedelinden fazla ise satılmasına, satış bedelinden İİK.'nun 82. maddesinde nitelikleri belirlenen traktörü alabilmesi için gerekli olan paranın borçluya bırakılmasına, kalanın hak sahiplerine ödenmesine karar verilmesi gerekeceği-
Müdahale talebinin kabulü halinde, müdahil dosyayı ancak bulunduğu noktadan itibaren takip edebileceğinden, yanında katıldığı tarafın yararına olan iddia ve savunma vasıtalarını ileri sürme hakkı bulunduğu nazara alınarak, göstermesi halinde delillerinin toplanması gerektiği- Dava konusu taşınmazın kapama yenidünya bahçesi olduğu anlaşıldığından, dava konusu taşınmazın bu niteliğine göre değerinin belirlenmesi gerekirken, taşınmazı açık tarım arazisi olarak değerlendirilmesinin hatalı olduğu- Dava konusu taşınmazın denize, ana yollara yakınlığı, pazarlama kolaylığı gibi özellikleri gözönünde bulundurulduğunda, objektif değer artırıcı unsur oranınının %150 olması gerektiği-
Dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir... Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede orman kadastrosu 3402 sayılı Kadastro Kanunu hükümlerine göre yapılmış olup, taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığı eski tarihli resmi belgeler üzerinde yapılacak inceleme ile belirlenecektir. Ne var ki, hükme esas alınan ormancı bilirkişi raporunda 1984 yılına ait hava fotoğrafının incelendiği belirtilmiş ancak hava fotoğrafı rapora eklenmemiş, başkaca eski tarihli hava fotoğrafı incelemesi de yapılmamıştır. Bundan ayrı, davalıların iktisaba elverişli zilyetliğinin denetlenmesi açısından kadastro tespitinden geriye doğru 15- 20- 25 yıl öncesine ait hava fotoğrafları üzerinde de inceleme yapılmamıştır. Bu şekilde eksik araştırma ve incelemeye dayalı hüküm kurulması usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.
Tapu kaydının iptali istemli davada özel daire bozma kararında "davacının her ne kadar taşınmazın zilyetliği altında bulunduğu konusunda tapu kaydına şerh verilmesini talep etmiş ise de, kadastro tutanağında ve tapu kaydının beyanlar hanesinde zilyet olduğunun yazılı bulunduğu, bu talebi yönünden dava açmakta hukuki bir yararının bulunmadığı, dava konusu taşınmazın, beyanlar hanesindeki mera tahsisine ilişkin şerhin kaldırılması talebiyle ilgili olarak, dava açma hak ve yetkisi taşınmazın maliki Hazine’ye ait olduğu gerekçesiyle davacının aktif dava ehliyeti olmadığı" görüşündeyse de HGK.'nin "orman sınırları dışına çıkartılan dava konusu taşınmazın davacının kullanımında olduğu hususunun beyanlar hanesine şerh edildiği, eldeki davada mülkiyet iddiasında bulunulmadığı, mera şerhinin davacının kullanımını engelleyeceği cihetle 6292 sayılı Kanun uyarınca kullanıcı olarak hak sahibi sayılan davacının mera şerhinin iptaline yönelik açılan davada aktif husumet ehliyetinin bulunduğu gerekçesiyle direnme kararının yerinde olduğu" görüşünde olduğu-
Kadastro çalışmaları sırasında tespit harici bırakılan taşınmaz hakkında kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanan tescil davasında; hüküm tarihinden önce yürürlüğe giren 6360 sayılı Kanun uyarınca ilgili kamu tüzel kişileri olarak davada taraf olarak yer almaları gerektiği-
Mahkemece davalının savunmasında dayandığı yerel mahkemenin .............Esas ve Karar sayılı dava dosyasının kapsama alınmasının düşünülmediği, yapılan keşif ve yargılama esnasında bahsi geçen dava dosyasının nazara alınmadığı, bahsi geçen ilam ve bu ilamın dayanağı olan krokinin keşifte uygulanmadığı, çekişmeli taşınmazı kapsayıp kapsamadığının belirlenmediği, hükme dayanak olarak alınan fen bilirkişi raporda da bu hususa değinilmediği sonuç olarak kesin hüküm hususunun tartışılmadığı, hal böyle olunca; mahkemece kesin hüküm hususunda bir değerlendirme yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Belediyede yapılan satışa ilişkin ilk ilan tarihi ile ihale tarihi arasında en az bir aylık süre bulunması gerekeceği—
Önalım hakkın varlığının dava tarihine göre belirlenmesi gerektiği, sonrasında hükmün yürürlükten kalkmış olmasının önalım nedeniyle tapu iptali ve tescil kararı verilmesine engel olmadığı- Önalım hakkına konu edilen taşınmazın satıldığı tarihte, davacının taşınmazda tam malik değil, sadece paydaş olduğu, önalım hakkının, tarım arazisinin davalıya satıldığı tarihte doğduğu ve kullanılabilir duruma geldiği gözetildiğinde, tam malik olmayan davacının önalım hakkını kullanmasının mümkün olmadığı- Davacının sınırdaş arazinin satışından sonra paydaşı olduğu taşınmazda kalan payı temellük ederek tam malik olmasının satış tarihinde tek başına kullanabileceği bir önalım hakkı bulunmadığından sonucu değiştirmeyeceği- Önalım hakkının doğduğu ve kullanılabilir duruma geldiği tarihten sonra önalım hakkının edinilmesinden söz edilemeyeceği-
Dava konusu taşınmazla aynı bölgeden, aynı kamulaştırma kapsamında Yargıtay'ın ilgili dairesinden denetiminden geçen dosyalarda patates, kuru fasulye, dane mısır münavebesine göre değer biçildiği nazara alındığında, bilirkişi raporunda gerekçesi açıklanmadan patates, buğday, fiğ ürünleri esas alınıp düşük bedel tespit yapılmasının usule ve yasaya aykırı olduğu-
Taşınmazların imar ve ihyası 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 17. maddesi uyarınca emek ve para sarf edilerek tamamlanması, tamamlandığı tarihten itibaren davasız ve aralıksız en az 20 yıl süreyle zilyetlik altında bulunması gerekeceği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.