Miras bırakan sağlığında, mirasçılardan birisinin, miras bırakanın oluruyla, miras payını âdi yazılı şekilde, başka bir mirasçıya devredebileceği, burada yazılı şekil şartının, «sıhhat şartı» olduğu–
Elbirliği mülkiyetinin devamını haklı kılacak bir itiraz ileri sürülmediği veya mirasçılardan biri belirlenen süre içinde paylaşma davası açmadığı takdirde, istem konusu mal üzerindeki elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesine karar verilmesi gerekeceği-
İddianın ileri sürülüş şekline göre; öncelikle dava şartı üzerinde durulmasının gerekeceği, yapılacak araştırma sonunda çekişme konusu taşınmazın halen el birliği mülkiyetinde olduğunun anlaşılması durumunda, mirasçılardan birinin ya da birkaçının taşınmazın tamamının ya da payının kendi adına tescili için açtığı dava, diğer mirasçıların paylarını kapsamadığından ve aynı zamanda onlar adına da dava açılmadığından, davaya diğer mirasçıların katılması (olurlarının alınması) veya TMK.nun 640. maddesi uyarınca miras ortaklığına temsilci tayin edilmek suretiyle davaya devam edilmesi de mümkün bulunmadığından, davanın, dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesinin gerekeceği-
Keşiflerde dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar davacı tarafın zilyetliğinin 40-50 yıl olduğunu ifade ettiklerine, keşif tarihi itibariyle bu tarihin 1957-1967 yıllarına tekabül etmesine, bu tarihten 25.5.1976 intikal tarihine kadar kazanma için gereken 20 yıllık iktisap süresi dolmadığına göre taşınmazın bu maddeye göre kazanılmasının mümkün olmadığı-
Geçersiz limited şirket hisse devir sözleşmesiyle devredilen hisselerin miras payı oranında tescili istemi-
Murisin terekesi elbirliği hükümlerine tabi olup, çekişmeli taşınmazların paylaşma ya da bir başka hukuki işlemle davalı tarafa geçtiği ispat edilemediğine göre; 3402 sayılı Kanun'un 30. maddesinin 2. fıkrasında uyarınca, dava konusu taşınmazların murisin tüm mirasçıları adına tesciline karar verilmesi gerektiği-
TMK'nun 713/2.maddesine dayalı uyuşmazlıklarda, davanın başarıya ulaşması halinde kayıt malikinin mirasçıları olan davalı gerçek kişilerin yargılama giderlerinden sorumlu tutulmaması gerekeceği-
«Miras ortaklığı temsilcisi»nin, «özel kayyım» niteliğinde olduğu, temsilcinin sıfatına karşı yapılan itirazların ya da temsilcinin ileri sürdüğü kaçınma (özür) sebeplerinin vesayet makamı (sulh hukuk mahkemesi) tarafından inceleneceği, burasının itirazı red etmesi halinde, denetim makamına (asliye hukuk mahkemesine) başvurulabileceği–
Bilindiği üzere davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemeyeceği - Medeni Kanununun 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından karşı tarafın iyi niyetli olması o işlemi geçerli kılmayacağı- Ayırt etme gücünün nisbi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde yetkili sağlık kurullarından, özellikle Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alınmasını da gerekli kıldığı - TMK mad 599 uyarınca mirasın, murisin ölümüyle ve terekenin açılmasıyla mirasçılarına geçeceği ve mirasçıların terekedeki mallar üzerinde bu tarih itibari ile hak sahibi olacağı-
Mirasçılar arasında paylaşmanın yapılmamış olması ve terekeyi birlikte idare etmeleri hususunda mirasçılar arasında anlaşmazlık bulunduğu gözetilerek miras ortaklığına temsilci atanması gerektiği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.