Dava, Türk Medeni Kanunu’nun 197/2. maddesinde hükme bağlanan, müşterek yaşama haklı nedene dayalı olarak ara verilmesi nedeniyle açılan tedbir nafakası talebine ilişkin olup, TMK’nın 201. maddesinde; evlilik birliğinin korunmasına yönelik önlemlerin alınması konusunda eşlerden herhangi birinin yerleşim yeri mahkemesinin yetkili olduğu, bu hüküm gereğince, gerek tedbir nafakası, gerekse birliğin korunması ile ilgili diğer tedbirlerle ilgili davalar, eşlerden herhangi birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabileceği- Davacı eş, davalının yerleşim yerinden ayrı bir yerde oturuyorsa davalı eşin yerleşim yerine gitme zorunluluğu olmadan kendi oturduğu yerleşim yeri Aile Mahkemesinde dava açabilir. Davacı eş isterse, bu tedbirlerle ilgili olarak davalının yerleşim yeri Aile Mahkemesinde de dava açabilecektir. Bu halde davacı TMK’nın 201/1. maddesi hükmü gereğince kendi yerleşim yeri mahkemesinde veya HMK’nın 6. maddesi hükmü gereğince davalının yerleşim yeri mahkemesinde dava açma konusunda seçimlik hakka sahiptir.
Kusur yönünden temyiz , boşanmayı içermediğinden, hükmün boşanmaya ilişkin kısmının 09.03.2006 tarihinde kesinleştiği; kesinleşmeye ilişkin usuli işlemler mahkeme kararı olmayıp, idari nitelikte bulunması nedeniyle, bu hususun mahkemece dikkate alınması gerektiğinden, ara karar ile hükmedilen tedbir nafakasının 47 ay üzerinden hesaplanmasının isabetsiz olduğu-
Tedbir nafakası talebine ilişkin açılan davada, davacı tanıklarının beyanlarına göre davalının davacıya hakaret içeren sözler söylediği, davacıyı istemediği anlaşıldığından, davacının ayrı yaşamada haklı olduğu- Müşterek çocuğa fiilen bakan ana veya baba, ayrı yaşamda haklı olsun olmasın diğer eşten TMK mad. 197/son, 327 ve 329 gereğince çocuk adına nafaka isteyebileceği- Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, günün ekonomik koşulları, davacı eş ve müşterek çocuğun ihtiyaçları,göz önünde bulundurularak hakkaniyete uygun bir nafaka takdir edilmesi ve hüküm altına alınması gerektiği-
Dava dilekçesinde tedbir nafakasından söz edilmesine rağmen isteğin yoksulluk nafakasının artırılmasını sağlama amacına yönelik olduğu anlaşıldığından uygun miktarda artırma kararı verilmesinin doğru olduğu-
2. HD. 28.05.2018 T. E: 2016/19023, K: 6819-
Davacı- davalı kocanın eşine birden fazla fiziksel şiddet uyguladığı, küfür ve hakaret ettiği, davalı-davacı kadının ise ortak konutun kilidini değiştirerek eşini eve almadığı, eşine hakaret ettiği, bu olaylarda davacı-davalı kocanın ağır kusurlu olduğu-
Mahkemece bozma sonrası verilen kararda yapılan yargılama giderlerinin ayrıntılı dökümünün yapılmamasının ve bozma öncesi yapılan yargılama giderlerinin temyizin kapsamı dışında bırakılarak kesinleştiği nazara alınmaksızın yeniden kadına yükletilmesinin doğru olmadığı-
Temyiz talebinden sonra tarafların ekli protokol uyarınca anlaşmalı olarak boşanmaya karar verdiklerini nazara alındığında tarafların protokol gereğince anlaşmalı olarak boşanmalarına karar verilmesi gerektiği-
Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, günün ekonomik koşulları ve hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak yoksulluk nafakasına takdir edileceği- Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat, hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak maddi tazminat takdir edileceği- Yoksulluk nafakası talebinin kabul edilebilmesi için nafaka alacaklısının boşanma yüzünden yoksulluğa düştüğünün belirlenmesi gerektiği- Asgari ücret düzeyindeki gelirin yoksulluk nafakası almaya engel teşkil etmeyeceği-
Tefhim edilen ve duruşma tutanağına geçirilen hüküm sonucu ile gerekçeli karar arasındaki aykırılıkın diğer yönler incelenmeden tek başına bozma sebebi olacağı-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.