Kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerektiği- İhtilaf çıktığında adi ortaklık sözleşmesinin varlığını ispat yükünün, adi ortaklık ilişkisinin varlığını iddia edene düşeceği- Adi ortaklıkta yazılı sözleşmenin, geçerlilik koşulu değil, bir ispat aracı olduğu-  Davacı besi çiftliğinin de ortaklığa dahil olduğunu usulüne uygun yasal delillerle kanıtlayamadığından ve uyuşmazlığın miktarı itibari ile, davalı tarafın açık muvaffakatı bulunmaması nedeni ile tanık dinlenilmesi de mümkün olmadığından dinlenilen bu tanık beyanlarının hükme esas alınamayacağı; davacının besi çiftliğinin de adi ortaklığa dahil olduğu iddiasını (HMK 200) yazılı delille ispat edemediği kabul edilerek, davacıya, iddiasını ispat zımnında, davalıya yemin teklif etme hakkının kullandırılması gerektiği- Adi ortaklık tasfiye usulü- Taraflar arasında kasap dükkanı işletmesinde geçerli bir adi ortaklık ilişkisinin kurulduğu, davalının yönetici ortak olduğu, adi ortaklığın belli bir süre devam ettiği anlaşılmakta olup öncelikle yönetici ortak olan davalıdan, kasap dükkanına ilişkin ortaklığın kurulduğu tarihten itibaren tüm muhasebesi ile ilgili defterler ve ortaklıkla ilgili tüm belge ve faturaların ibrazı ile ortaklıkla ilgili hesap listesinin istenilmesi, ortakların gerek tasfiye şekli gerekse hesap listesi üzerinde uyuştukları ve uyuşamadıkları noktaların saptanması, uyuşamadıkları noktalarda tarafların delil ve karşı delillerinin sorulup toplanması, yönetici ortağın hesap listesi vermemesi durumunda hesap vermekten kaçındığının kabul edilmesi, taraf iddia ve delilleri değerlendirilerek, işletmeye ait bilançolar ve işletmenin kapasitesi dikkate alınarak, adi ortaklığın sonlandığı tarihi itibariyle malvarlığının tesbit edilmesi, adi ortaklığa ait olduğu halde dava tarihinden önce satılan taşınmazların ve taşınırların satış bedellerinin de adi ortaklığın malvarlığı içinde olduğu hususu gözetilmesi gerektiği- Davacının besi çiftliğine ilişkin adi ortaklığı ispat etmesi durumunda, kasap dükkanı işletmesine ilişkin tasfiye şeklinin besi çiftliğine ilişkin tasfiyede de aynı ilkeler uygulanarak çözümlenmesi gerektiği- Tarafların kiracı oldukları işletme için peştamaliye (devir bedeli) belirlenmesi ve bu bedel için davacı yararına hüküm tesis edilmiş ise de, mülga 6570 s. K. mad. 16 uyarınca yasaklanan bu bedele hükmedilmesinin hatalı olduğu- Davacı talebini ıslah dilekçesi ile yükseltiği bedel aşılarak karar verilmesinin hatalı olduğu-
Davanın, kira ilişkisinden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkin olduğu, davacının kira ilişkisinden kaynaklanan talebinin değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi görevinin 6100 Sayılı Kanun’un 4. maddesi kapsamında Sulh Hukuk Mahkemesi’ne ait olduğu-
Davacının kredi temini amacıyla bağımsız bölümü davalıya devrettiği ve kredi taksitlerinin ödenmesi ile borç bittiğinde taşınmazın kendisine devredileceği yönünde davacı ile anlaştıklarını kredi borcunun büyük kısmını ödeyen davalıya bu bedeli ödeyeceğini ihtar etmesine karşılık taşınmazı devretmek istememesi üzerine açılan davada kredi ödemelerinin bazılarının davacı tarafça ödendiğine ilişkin dekontların delil başlangıcı olduğu halde inanç sözleşmesinin varlığı tanıkla ispatlanabileceğinden taraf tanıklarının dinlenmesi, inanç sözleşmesinin varlığı tespit edildiği takdirde davacı tarafın yaptığı bütün ödemelerin gerektiğinde bilirkişi incelemesi yapılarak belirlenmesi, bundan sonra TBK.'nın 97. maddesi gereği davacıya borcun ödemediği miktarını mahkeme veznesine depo etmesi için süre verilmesi, depo edildiği taktirde bu paranın davalıya ödenmesi koşulu ile tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesi, inanç sözleşmesinin varlığı bu deliller ile ispat edilemediği takdirde tarafların yemin deliline de dayandığı gözetilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Takibi durduran bir tedbir kararı bulunmadığına göre mahkemece yazılı şekilde davalı-alacaklı lehine %40 tazminata hükmedilmiş olmasının doğru görülmeyeceği-
Senetle ispat zorunluluğunun istisnalarından olan irade bozukluğu veya muvazaayı gerektirecek bir durumun bulunmaması ve böyle bir itirazın davaya konu edilmemesi halinde iddiaların HMK da gösterilen ispata yarar belgelerle kanıtlanması gerektiği-
Hırsızlanarak götürülen hayvanın iadesi istemi-
Davalı tarafından takibe konulan çekteki keşideci imzasının davacıya ait olmadığından bahisle çek ve bu çek yerine verilen bono nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti ile bononun iptali ve davalıya yapılan ödemelerin tahsili istem- Harç-
Zorlama altında keşide edildiği ceza mahkemesi kararı ile sabit olan bonodan dolayı borçsuzluk iddiasının (beyanın geçersizliğine ilişkin definin) sonraki hamillere karşı ileri sürülebileceği- Önceden menfi tespit davası açan borçlunun, icra takibinin kesinleşmesinden sonra, haciz sırasında, "borçlu olmadığı"na ilişkin iddialarını tutanağa geçirmek suretiyle ödeme taahhüdünde bulunmasının, bu taahhüdün, çekince (ihtirazi kayıt) ileri sürülerek ve cebri icra baskısı altında yapıldığı anlamına geleceği, yani, davacı keşidecinin ödeme taahhüdünde bulunmasının, borçlu olduğunun ikrarı olarak kabul edilemeyeceği- Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte, şikâyete başvurulsa da takibin kesinleşmesinin engellenemediği ve ödeme yapılmaması hâlinde alacaklının, borçluya ait para, mal ve haklar üzerine haciz konulmasını isteyebileceği-
Güveni kötüye kullanmak suçundan yargılanan davalının cezalandırılmasına karar verildiği, bu kararın henüz kesinleşmediği mahkemece anlaşılmıştır. BK’ nun 53. Maddesi uyarınca maddi vakıayı saptayan ceza mahkemesi kararlarının hukuk hâkimini bağlayacağı gözetilerek ceza davasının sonucu beklenerek varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekeceği-
Davalılar, dava konusu bağımsız bölümlerin bedeli karşılığında davacıdan alındığını, satış bedelinin davacıya elden ödendiğini savunmuş iseler de; anılan bedelin davacıya ödendiğinin senetle ispat edilemediği, davacıya herhangi bir ödeme yapılmadığı, öte yandan davalı tanıklarının anılan bağımsız bölümleri davacının ilk eşinden olma davalı oğlunun satın aldığını ifade ettikleri, ancak davalının bedelini ödediği taşınmazları kendi adına tescil ettirmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, davalı hakkında yapılan sosyal ve ekonomik durum araştırmasında dört adet bağımsız bölümü tek seferde satın alma gücünün bulunmadığının tespit edildiği ve davalı tanığının alınan beyanında davalının davacının ilk eşinden olma oğlunun bacanağı olduğunu ifade ettiği, ayrıca davalının dava dışı bağımsız bölümü davalınn yetkilisi olduğu şirkete devrettiği, dava dışı bağımsız bölümler ile ilgili davaların da devam ettiği bir bütün halinde gözetildiğinde, davacı tarafından verilen vekaletnamenin kötüye kullanıldığı ve davalıların el ve işbirliği içerisinde hareket ettikleri sonucuna varıldığı-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.