Vekilin, üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlü olduğu-
Hile ve vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteği-
HMK mad. 186 uyarınca tahkikatın bittiği bildirilerek sözlü yargılama için gün tayin edilmeksizin ve davalılar vekilince son celse için mazeret bildirildiği halde mazeretin kabul ya da reddi yönünde olumlu ya da olumsuz bir karar verilmeksizin hüküm tefhim edilmiş olup, bu durum davalının savunma hakkının kısıtlanmasına ve hukuki dinlenilme hakkının ihlaline neden olduğu, davalının savunma hakkını kısıtlar ve hukuki dinlenilme hakkının ihlal eder nitelikte dava hakkında karar verilemeyeceği-
Hakimin iki tarafın iddia ve savunmalarıyla bağlı olup, talepten fazlaya karar veremeyeceği-
Davalının mazeretinin kabul edilerek, duruşma tutanağının ekli pulla kendisine tebliğine karar verildiği halde, ara karar doğrultusunda davalıya duruşma tutanağının ve yeni duruşma gününün tebliğ edilmediği, kararın verildiği ve ondan önceki oturumlara davalının katılmadığı ve kararın yokluğunda verilerek savunma hakkının kısıtlandığı ve HMK. mad.186/1 doğrultusunda taraflara meşruhatlı davetiye gönderilmiş ve davalı tarafa son söz hakkı da verilmemiş olduğu anlaşıldığından davalıya usulüne uygun olarak duruşma gününün tebliğ edilmesi, ondan sonra hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken mazereti kabul edilen davalıya yeni duruşma günü tebliğ edilmeden karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
El ve işbirliği içinde hareket eden bir kısım davalılarca taşınmazların teminat mukabili temliki karşısında yurt dışından getirilecek ziynet eşyalarının satılarak birlikte kar elde edecekleri telkiniyle davacıları tapu idaresine götürmek suretiyle hileye düşürdükleri, çekişme konusu taşınmazların A.'e bedelsiz temlikinin sağlandığı, davacıların satış iradesinin bulunmadığı, hilenin öğrenilme tarihinden itibaren davanın hak düşürücü süre içinde açıldığı, son kayıt maliki Ö.'in ise satış bedelini ödeme şekli ve diğer davalılar ile olan ilişkisi dikkate alındığında Türk Medeni Kanununun 1023.maddesi anlamında iyiniyetli üçüncü kişi olarak kabul edilemeyeceği-
Dava dilekçesinde, davacının iddiası ve talep sonucunun açık olması gerekli olup, aksi halde mahkemenin davacıya süre verip, dava dilekçesini açıklattırması gerekeceği-
Üçüncü kişi, vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmesi gerekeceği-
Paydaşlar arasındaki elatmanın önlenmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulması, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiğinin saptanılması, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlığın M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmesi gerekeceği-Taşınmazın kullanma biçiminin tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmesi, fiili bir kullanma biçiminin oluşması ve uzun süre paydaşların bu durumu benimsemeleri halinde kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen )bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunmasınnı, `akde vefa` kuralının yanında Medeni Kanunun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereği olduğu-
Dava tereke adına açılmadığına göre, dava dışı mirasçının dahil edilmek suretiyle davanın sürdürülebilme olasılığı bulunmadığından pay oranında açılan davanın reddine karar verilmesinin yerinde olduğu-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.