Bağışlanan yasa gereği yapmakla zorunlu olduğu ödevlerini önemli surette aksatırsa yahut bağışlamayı sınırlayan ödevleri haklı bir sebep olmaksızın yerine getirmezse, bağışlayanın bağıştan dönme (rücu ) sebebini öğrendiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde beyanda bulunmak veya dava açmak suretiyle bağıştan dönebileceği-
Bağıştan rücu hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davada, taşınmazın pay temlikinden dava tarihine kadar 13 yıllık bir süre geçtiği halde taşınmazda inşaat yapılmasına elverecek nitelikte yasal koşulları içeren ve muhafazası gerekli bir imar uygulaması yapılmadığı gözetildiğinde belediyece devir koşulunun yerine getirildiğinin kabul edilemeyeceği ve bundan sonra koşulun yerine getirilebileceğinin mümkün görünmediği- Devir koşulunun muallak bir tarihte gerçekleştirileceği keyfiyetinin davanın haksızlığını gerektirmeyeceği- Belediyece yapılan imar uygulamalarının iptal edilmesine karşın yeni oluşan imar parselleri ile ilgili olarak sicil kayıtlarının yolsuz tescil durumuna düştüğü gözetilerek, öncelikle davacıya kadastral parselin ihyası amacıyla tapu iptali ve tescil davası açması konusunda önel verilmesi, açılacak davanın bekletici mesele sayılması, açılıp kadastral parsele dönülmesi temin edildikten sonra eldeki davada kadastral parsel sicil kaydı üzerinden bir karar verilmesi gerektiği-
“Bağışlayanın, bağışlayandan önce ölmesi halinde, bağışlanılan şeyin (taşınmazın) bağışlayana rücu etmesi” koşuluyla yapılan bağışlamalarda, bu koşulun gerçekleşmesi halinde bağışlamanın hükümsüz olacağı ve bağışlayanın mirasçıları aleyhine “tapu iptali” davası açılabileceği-
Davacının taşınmazlar dışındaki taleplerinin Borçlar Kanunu 244. maddesinde (6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu 295. Md.) düzenlenen bağıştan rücu nedenine dayalı olarak değil, Aile Hukukundan kaynaklanan gerek evlilik öncesi ve gerek evlilik nedeniyle verilen menkul mal, para ve eşyaların geri alınması isteğine ilişkin olup; bu tür bir isteğin doğrudan doğruya evlilerin benimsedikleri mal rejimi ile bağlantılı olduğu-
Ziynet eşyalarının, kim tarafından takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanacağı, bu eşyaların, iade edilmemek üzere kocaya verildiği, kadının isteği ve onayı ile bozdurulup müşterek ihtiyaçlar için harcandığı hususu davalı tarafça kanıtlandığı takdirde, kocanın bu eşyaları iadeden kurtulacağı- Davalı kocanın; "altınların 30 gramının tarafların iradeleri ile ve ortak kredi borçlarının ödenmesi için bozdurulduğunu, geri kalan 270 gramın ise davacı tarafından götürüldüğünü" ifade etmiş olduğundan bu beyanının kendisini bağlayacağı-
Dava konusu payların davacı eş tarafından davalı eşe edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli iken tapuda “satış” gösterilerek devredilmesi nedeniyle aksi davalı tarafından ispatlanamadığı sürece TMK’nun 219 ve 222/1-3.maddeleri uyarınca edinilmiş mal olarak kabul edilmeleri gerekeceği-
1086 sayılı HUMK zamanında açılan bir davada iddianın yazılı delil ya da yazılı delil başlangıcı niteliğindeki bir belge ile ispat edilememesi halinde delil listesindeki açıklamaya bakılması gerekeceği, buna göre delillerinde "her türlü yasal delil" şeklinde bir ifadeye yer verilmiş ise ilgilinin yemin deliline dayandığının kabul edileceği ve yemin teklif etme hakkının hatırlatılacağı-
Hile (aldatma) her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Hilenin (aldatma) öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla kullanılabilir. Bu durumda; mahkemece tarafların iddia ve delillerinin incelenip, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin hükmün bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-
Bağışlanan taşınmazın amaç dışında kullanılmasının tapunun iptaline neden olabileceği-
Davalı kadın adına kayıtlı olan dava konusu taşınmazın edinilmesinde; kocanın emekli ikramiyesi ile katkıda bulunmasının birliktelikten doğan bir dayanışma dolayısıyla yapıldığının, bağışlama amaçlı olmadığının kabulü gerekeceği, bu durumda davacı kocanın emekli ikramiyesi ile katkısı yanında, davalı kadının da katkısının bulunduğu anlaşıldığından gerektiğinde bilirkişi ya da bilirkişi kurulundan denetime elverişli rapor da alınarak, tarafların dava konusu taşınamaza katkı oranları belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.