Mahkemece yapılan yargılama sonunda; “taraflar arasındaki uyuşmazlığın forwart sözleşmesinden kaynaklandığı, forwart çerçeve sözleşmesi ile tarafların sadece çerçeve sözleşmesine uygun olarak bireysel forwart sözleşmesi yapma taahhüdü altına girdikleri, bir tarafın döviz alım satımı konusunda diğer tarafa forwart sözleşmesi yapılması yönünde icapta bulunması halinde diğer tarafın açık veya kapalı olarak kabul beyanında bulunmasının şart olduğu, aksi takdirde sözleşmenin BK.1.vd. maddeleri uyarınca tamamlanamayacağı, somut olayda davacının icabının, davalı bankaca kabul edildiği hususunda bir beyana rastlanmadığı, 12.01.2007 tarihinde imzalanan ‘’mutabakat isteği’’ nin ise mutabakata yazılı açıklamaların davacının icabına uygun olmaması nedeni ile başlangıçta oluşmamış sözleşmeyi geçerli hale getiremeyeceği, bu nedenle forwart sözleşmesinin kurulmadığının kabulü gerektiği, ayrıca 20.06.2006 tarihli Genel Kredi Sözleşmesinin 30.maddesinde düzenlenen forwart işlemlerindeki özel koşulların davacıya uygulanmasının da mümkün olmadığı” gerekçesiyle “davanın kabulüne” karar vermiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Asıl davada itirazın iptali, birleşen davalarda menfi tespit ve alacak davası-
Davacının davasını dayandırdığı hukuki temellerin ortadan kalktığı, dava konusu çeklerin lehdarı davacı olduğu halde dava konusu çekleri şirket çalışanı ...'in nasıl ele geçirdiği ve kanuna aykırı şekilde elde etme varsa bu konuda bu şahsa karşı nasıl bir hukuki ve cezai işlem yapıldığının dava dilekçesinde açıklanmadığı, davacı çek bedellerinin kendi hesabına geçmesini istiyorsa söz konusu çekleri tahsil cirosu ile ve çek tevdi bordrosuna bağlı olarak kendi bankasına vermesi gerektiği, aksi halde elden tahsil edilen çeklerin bedelinin çekleri ödeyen banka tarafından çeki tahsil edenin hesabına yatırılması şeklinde bir bankacılık uygulaması bulunmadığı, dava konusu çeklerin bedeli 595.670,00 TL olup bu büyüklükteki bir para hareketinin gerçekleşmesinin takipsiz bırakılması veya gerçekleşmediğinin uzun süre sonra bir dava nedeniyle tesadüfen öğrenilmesinin ticari hayatın gerçekleriyle uyumlu görülmediği-
Tebliğ belgelerinde yetkili kişinin tevziat saatinde işyerinde bulunmadığına veya o sırada evrakı bizzat alamayacak durumda olduğuna ilişkin tespite yer verilmediği görüldüğünden, tebligatın geçersiz olduğu ve bu durumda şikayet dilekçesinde açıklanan öğrenme tarihine göre şikayetin İİK. mad. 142/1 uyarınca 7 günlük hak düşürücü süre içinde yapıldığı- Mahkemece, garameten paylaştırma ve ayrılan miktarların şikayetçi yönünden kesinleştiği, şikayetçinin aynı taşınmazın satış bedeli ile ilgili düzenlenen sıra cetveline itirazda hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle, şikayetin HMK. mad. 114/1-h ve 115/2 uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Taraflar arasında ticari satım sözleşmesi bulunduğu ihtilafsız olup, bundan kaynaklanan uyuşmazlığın çözümü için verilen yabancı hakem kararının tenfizi görevinin asliye ticaret mahkemesine ait olduğu-
Limited şirketler bakımından, tıpkı anonim şirketlerde olduğu gibi, şirkette hizmet sözleşmesi ile görev yapmakta ise de icra (yönetim) yetkisi ile donatılmış kişilerin sorumluluğunun TTK’da düzenlenmiş olduğu, uyuşmazlık hizmet sözleşmesinden ve İş Kanunu’ndan doğan bir uyuşmazlık olmadığından iş mahkemelerinin görevli olmadığı, TTK 4 ve 5 uyarınca uyuşmazlığın mutlak ticari dava niteliği gereği asliye ticaret mahkemelerinde görüleceği-
Ticari temsilcinin, işletme sahibinin, ticari işletmeyi yönetmek ve işletmeye ilişkin işlemlerde ticaret unvanı altında, ticari temsil yetkisi ile kendisini temsil etmek üzere, açıkça ya da örtülü olarak yetki verilen kişi olduğu- Ticari mümessilin, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı, işletme sahibi adına kambiyo taahhüdünde bulunmaya ve onun adına işletmenin amacına giren her türlü işlemleri yapmaya yetkili olup açıkça yetkili kılınmadıkça, taşınmazları devredemeyeceği veya bir hak ile sınırlandıramayacağı- Ticari mümessilin ticaret siciline tescil edilmesi gereği ve işletme sahibinin tescilden önce de temsilcinin yaptığı işlemden sorumlu olduğu- Ticari vekilin, bir ticari işletme sahibinin, kendisine ticari temsilcilik yetkisi vermeksizin, işletmesini yönetmek veya işletmesinin bazı işlerini yürütmek için yetkilendirdiği kişi olduğu, bu yetkinin işletmenin alışılmış bütün işlemlerini kapsadığı, ticari vekil açıkça yetkili kılınmadıkça, ödünç olarak para veya benzerlerini alamayacağı, kambiyo taahhüdünde bulunamayacağı, dava açamayıp açılmış davayı takip edemeyeceği-
Ticari temsilcinin, gerçek anlamda ortak olmadıkça, bağımsız hareket etmedikçe ve murahhas üye olmadığı sürece, iş ilişkisi kapsamında çalıştığının kabulü gerektiği- Davalılar hukuki ve kişisel olarak işverene bağımlı çalışıyor ise arada iş ilişkisinin, bağımsız çalışıyor ise vekalet ilişkisinin olduğu, yönetim kurulu murahhas üyesi veya ortak ise kişinin organ sıfatı ile ortaklık ilişkisi kapsamında çalıştığının kabulü gerektiği-
“Yolcu gemisi imalatı ve alımı” işinin, davacı şirketin ticari işletmesiyle ilgili olsa da, davalı Belediyece uyuşmazlık konusu işin ihalesi, ticari işletmeleriyle ilgili olarak değil kamu hizmetlerinin yürütülmesi amacıyla gerçekleştirildiğinden ve devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri ile kamu yararına çalışan dernekler ve gelirinin yarısından fazlasını kamu görevi niteliğindeki işlere harcayan vakıflar tacir sayılamayacaklarından, Belediye Başkanlığının tacir olarak kabulünün de mümkün bulunmadığı, davaya bakma görevinin, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 2. maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemesine ait olduğu-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.