Paydaşlardan birisinin payının satılarak paydaşlıktan çıkarılma-sının ancak o paydaşın diğer paydaşların tümüne ya da bir kısmına karşı olan yükümlülüklerini ağır surette ihlal edip, müşterek mülkiyet ilişki-sinin devam etmesini çekilmez duruma getirmesi hâlinde mümkün ola-bileceği -
İki adet taşınmaz malda paydaşlığın giderilmesine-
TMK'nin 713/1. fıkrasındaki kazanmayı sağlayan zilyetlik ve 2. fıkrasında yer alan, “…maliki 20 yıl önce ölmüş…” hukuki sebeplerine dayalı tapu iptali ve tescil isteği-
Dava konusu taşınmazların tarla vasfı ile gelir getiren taşınmazlardan olduğu ve bu sebeple intifadan men koşulunun aranmayacağının kabul edilmesi gerekeceği-
Taşınmazın tamamının davacıya ait olduğunun kabul edilmesinde dahi tarafların serbest iradesi ile taşınmazın taraflar adına 1/2 paylı olarak tescil edilmesi sebebiyle davacının değer artış payı alacağı isteğinde bulunma imkanı olmadığı- Taşınmaz bakımından tarafların eşit katkıları da kabul edildiğinde, paylı mülkiyetteki paylar eşit bulunduğundan ve eşlerin birbirlerinden olan katılma alacağı istekleri TMK'nun 236. maddesi gereği takas edileceğinden, yine alacak hakkı doğmayacağı-
Davada davalının dava konusu taşınmazda paydaş Y. Dirik'ten aslında satış olduğunu iddia ettiği trampa yolu ile edindiği 30/9643 pay ile daha sonra paydaş F. Şaşmaz'dan satın aldığı 25/9643 payının önalım hakkına dayanarak iptali ile davacı adına tescilini talep edilmişse de Satış dışındaki temliklerde önalım hakkının kullanılması mümkün olmamakla birlikte davacı da, tapuda trampa şeklinde yapılan ilk temlikin aslında muvazaalı olduğunu iddia ederek gerçekte satış yapıldığı iddiasında bulunmuş, tapudaki işlemin tarafı olmayan davacının bu iddiasını tanık dahil her türlü delille kanıtlaması mümkün olup, Davacı vekili dava dilekçesinde tanık, keşif ve saire delillere dayandığından mahkemece davacı vekilinin resmi senetteki trampanın gerçekte satış olduğuna ilişkin tanık dahil tüm delilleri ile davalının delilleri toplandıktan sonra sonucuna uygun bir karar verilmesinin gerekeceği-
Taşınmazın kullanma biçimi tüm pay­daşlar arasında vardan bir anlaşma ile belir­lenmiş veya fiili bir kullanma biçimi oluşmuş ve bu durum paydaşlar tarafından da benim­senmiş ise, fiilen gerçekleşmiş olan bu oluşu­mun korunmasının " ahde vefa" kuralının uygu­lanmasında varolması gereken iyiniyet ilke­sinin de gereği olduğu-
Birleşen davada davacının feragat sözleşmesine dayalı iptal ve tescil isteğinin reddine ve asıl davada işin esasına girilerek davacının çapa dayalı elatmasının önlenmesi ve ecrimisil isteğinin HUMK.nun 74. maddesi uyarınca taleple bağlı kalınarak nizalı olan payları aşmayacak şekilde dava dilekçesinde açıkladığı pay miktarı ve usul hükümleri gözönüne alınarak iddia ve savunmalar çerçevesinde değerlendirilerek davalıların elattıkları taşınmazlar bakımından kabulüne karar verilmesinin gerekeceği-
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanmasının TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmayacağı, kötüniyet iddiasının 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekeceği, bu gibi halde savunmanın genişletilmesinin söz konusu olmadığı, eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekeceği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.