Davacı-davalı koca tanığı H.'nin beyanında geçen hakaret olayından sonra, davacı-davalı kocanın eşine ihtar kararı gönderip eve davet etmekle önceki olayları hoşgörüyle karşıladığının anlaşılmasına göre davacı-davalı kocanın temyiz itirazlarının yersiz olduğu-
Koca tanıklarının anlattığı olaylar ilk davanın açılmasından önceki döneme ilişkin olup, ilk davanın reddi nedeniyle, ilk davanın açılmasından önceki olaylara dayalı olarak davacı-davalı kadına bir kusur yüklenemeyeceği- Kocanın eşine fiziksel şiddet uyguladığı ve birlik görevlerini yerine getirmediği anlaşılmış olup, ilk davanın açılmasından sonra tarafların bir araya geldikleri iddia edilmediği gibi, fiili ayrılık döneminde kadından kaynaklanan ve ona kusur olarak yüklenebilecek yeni bir maddi olayın varlığı da kanıtlanamadığından; evlilik birliğinin temelinden sarsılmasını gerektiren olaylarda, ilk davayı da açarak boşanma sebebi yaratan kocanın tamamen kusurlu olduğu; mahkemece boşanma davasının kabul edilmesi ve kusur yüklenemeyen kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin kabul edilmesi gerektiği-
Davalının güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu, davacının da eşine tekrarlanan fiziksel şiddet uyguladığı; böylece evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu, eşit kusurlu eş yararına manevi tazminat hükmedilemeyeceği- Davalı kadının daha ağır kusurlu olmadığı, her hangi bir geliri ve malvarlığının bulunmadığı, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği anlaşıldığından, davalı kadın yararına geçimi için uygun miktarda yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerektiği-
5510 Sayılı Kanun'un mad. 56/2 hükmüne dayanılarak açılan davada, boşandıktan sonra eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulup sonuca gidilmesi gerektiği-
Toplanan delillerden boşanmaya sebep olan olaylarda maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade ve eşit kusurlu olmadığının anlaşıldığı, boşanma sonucu bu eşin, en azından diğerinin maddi desteğini yitirdiği, o halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi (TMK.md,4 BK.md.42 ve 44 ) dikkate alınarak davalı-davacı kadın yararına uygun miktarda maddi tazminatın verilmesinin gerekeceği-
Koca hakkında 4320 sayılı Yasa nedeni ile verilen karar değerlendirildiğinde, davalı kocanın, davacı kadın ve müşterek çocuklara fiziksel şiddet uyguladığı, evlilik birliğine ait görevlerini yerine getirmediği, evden kovduğundan; , boşanmaya (TMK.md. 166/1) karar verilmesinin gerekeceği-
Davalı kadının evlilik öncesi "prematüre over yetmezliği" rahatsızlığını eşinden gizlemesi, eşini sağlığı konusunda yanıltması ve aldatması, davacının bu sebeple güveninin sarsılmış olmasının nispi butlan sebeplerini oluşturabileceği- Evlilik birliği içinde davalı kadının çocuğunun olmaması, yumurtalık rezervinin azalması/tükenmesi davalı kadın tedaviden kaçınmadıkça boşanma sebebi olmayacağı-
Önceki olayların hoşgörü ile karşılanmış olması (tarafların dava tarihinden sonra cinsel ilişkide bulunması) halinde daha önceki olayların boşanma sebebi yapamayacağı–
Yerel mahkeme kararında, taraf tanıklarının beyanları belirtilerek tarafların boşanmaya sebebiyet veren olaylarda eşit kusurlu oldukları, fiilen ayrı yaşadıkları, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı, bundan sonra bir araya gelip evlilik birliğini devam ettirmelerinin mümkün olmadığı, birbirlerine saygı ve sevginin kalmadığı belirtilip, davaların kabulü ile şiddetli geçimsizlik nedeniyle tarafların boşanmalarına karar verilmiş olup, davanın kabulünde hangi delillerin üstün tutulduğu, hangi vakanın kabul edildiğine dair gerekçe yer almadığı gibi davacı kadının kusursuz olduğunun belirtilerek yoksulluk nafakasına hükmedilmesine karar verilmesi ile gerekçede kendi içinde çelişki yaratılmış olduğu-
Evlilik birliğinin sarsılmasına neden olan olaylarda, mahkemece taraflara yüklenen kusurlu davranışların yanında, davalı-karşı davacı kadının ''sen erkek misin, benim için dışarıda çok erkek var'' diyerek eşini aşağıladığı, tanığa ''eşinin iktidarsız olduğunu'' söylediği anlaşıldığından, tarafların eşit kusurlu olduklarının kabulü gerektiği gözetilmeden, davacı-karşı davalı erkeğe daha fazla kusur izafe edilmesi ve buna bağlı olarak kadının maddi manevi tazminat taleplerinin kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.