Davacı kadın ve davalı erkeğin, anlaşmalı olarak açılan davanın duruşma gününe kadar aynı evde ayrı odalarda kalmalarının, kadının doğum gününde beraber yemek yemelerinin; erkek tanığın, "davacı, davalıyı affetmedi hatta ben de affetmesi için ikna etmeye çalıştım" beyanı karşısında af olarak değerlendirilemeyeceği-
Akıl hastası kadının iradi olmayan hareketleri nedeniyle evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki sebebine dayanarak boşanmaya karar verilemeyeceği-
Davalı kadının tekstil işinde çalıştığı düzenli ve sürekli gelirinin bulunduğu boşanmakla yoksulluğa düşmeyeceği anlaşıldığı, Türk Medeni Kanununun 175. maddesi koşulları davalı yararına gerçekleşmediği, bu nedenle yoksulluk nafakası talebinin kabul edilemeyeceği-
Boşanma
Akıl hastası olan davalı kocanın davranışları iradi olmadığına göre, kendisine kusur da yüklenilemeyeceği; akıl hastalığına (TMK.md.165) dayalı bir boşanma davası da bulunmadığından; boşanma davasının reddine karar verilmesinin gerekeceği-
Dosyada mevcut nüfus kaydından, tarafların 02.12.2004 tarihinde evlendikleri anlaşılmış olup, dava tarihine göre henüz bir yıllık yasal süre dolmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davalının birlik görevlerini yerine getirmediği, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut olduğundan boşanmaya karar verilmesi gerektiği-
Boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekeceği; dinlenen davacı tanıklarının sözlerinin bir kısmı TMK. mad. 166/1'de yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibaret olduğu-
Boşanma davalarında davanın daha başında (tensiple) tanık bildirmelerini beklemek doğru olmadığı gibi, bu yönde tensiple kesin mehil verilse bile, bu mehilin hukuki sonuç doğurmayacağı-
Davacı-davalı kadının eşine sürekli hakaret edip aşağılamasına karşılık, davalı-davacı kocanın da bağımsız ev teminine yanaşmayıp, eşini tehdit ettiği anlaşılmakta olup taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit olduğundan, eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, her iki boşanma davasının kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.