Hizmet ve sigorta primine esas kazancın tespitine-
Alman sigorta merciinden işsizlik sigortasından yardım alınmasının yaşlılık aylığının ve borçlanma işleminin iptalini gerektireceği-
Vekaletnamesinde feragat yetkisi de bulunan davacı vekilinin dilekçe ile davadan feragat ettiğini açıkça ve koşulsuz olarak bildirdiğinden ve davacı istemine göre davadan feragat mümkün olduğundan, yerel mahkemece feragat dilekçesi değerlendirilip bu beyan konusunda bir karar verilmek üzere kararın bozulması gerekeceği-
Sigorta primine esas kazancın belirlenmesi talebi ile ilgili davanın, işçilik alacakları davası ile birlikte görülmesinin doğru olmayıp, sigorta primine esas kazancın belirlenmesi talepleri, hizmet tespiti davalarının ayrılmaz bir parçası olduğundan hizmet tespiti davası ile sigorta primine esas kazancın belirlenmesine yönelik talebin birlikte görülmesi gerektiği; davacının sigorta primine esas kazancının tespiti ile ilgili talebinin tefrik edilerek iş bu dava ile birleştirilmesine karar verilmesi, ondan sonra davacının hizmet tespiti ve sigorta primine esas kazanç tespiti ile ilgili delillerinin birlikte değerlendirilerek karar verilmesinin gerektiği-
Sigortalı hizmetin tespiti davası ile işçilik haklarından kaynaklanan tazminat ve alacak davalarının birbiriyle bağlantılı olduğu, birlikte açılıp, sonuçlandırılmalarının olanaklı olduğu, anılan davaların salt temyiz inceleme mercilerinin ayrı olduğu ve ispat şekillerinin farklı olduğu gerekçesiyle ayrılmaları gerektiği hususunun bozma nedeni yapılamayacağı-
“Asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması”nın yoksulluk nafakasının bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmediği, ancak kaldırma talebi azaltma talebini de içermekte olup, bu durumun nafaka miktarının indirilmesinde etken olarak dikkate alınması gerekeceği, yoksulluk durumunun, günün ekonomik koşulları ile birlikte tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları değerlendirilerek takdir edilmesi gerekeceği, yoksulluk nafakasının ahlaki ve sosyal düşüncelere dayanacağı, onun içindir ki; bilimsel öğretide, evlilik birliğinde eşler arasında geçerli olan dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüğünün, evlilik birliğinin sona ermesinden sonra da kısmen devamı niteliğinde olduğunun belirtildiği-
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir...
Yüklenicinin sorumlu olduğu “ücretler”in içerinde ulusal bayram ve genel tatil günleri ile fazla çalışma saatlerine ilişkin ücretleri ile kıdem tazminatı olduğu, bu nedenle, asıl işveren ve alt işveren arasındaki sözleşme ve şartnamelerde, iş akdinin feshedilmesi nedeniyle doğan söz konusu tazminat alacaklarından tümüyle yüklenici alt işverenin sorumlu olacağına ilişkin düzenleme bulunduğundan, dava dışı işçiye yapılan dava konusu ödemeler nedeniyle davacı Belediyenin davalıya rücu edebileceği-
Davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine-
Mahkemece alınan bilirkişi ek raporuna itibarla tanık beyanları uyarınca fazla çalışma, hafta tatili ile genel tatil ücreti alacakları, sunulan formlar, tanıkların yıllık izin taleplerinin imzalatılmasına rağmen kullandırılmadığına dair beyanları ile ücret bordroları da değerlendirilmek suretiyle ise yıllık izin ücreti alacağı hüküm altına alınmış, hükmü temyiz eden davalı vekili temyiz dilekçesinde; diğer hususların yanı sıra fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücretleri ile yıllık izin ücreti alacağı yönünden kararın hatalı olduğunu, özetle, dosyadaki ücret bordrolarının, banka kayıtlarının değerlendirilmediğini, yıllık izin formlarının dikkate alınmadığını ileri sürmüş ve Özel Dairece davalının temyiz itirazlarının reddi ile hükmün onanmasından sonra davalı vekilinin emsal dosyalarda verilen kararların Yargıtay 22. Hukuk Dairesi tarafından fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti ile yıllık izin ücreti yönlerinden bozulduğunu belirtilerek içtihat birliğinin sağlanması adına maddi hata düzeltilmesi talebi üzerine bu kez karar bozulmuş olup, davalının temyiz istemlerinin reddi ile onanmasına karar verilen bir kararın, Özel Dairece esasen savunmanın dayanağını oluşturan, yargılama aşamasında ileri sürülmüş ve temyiz konusu yapılmış nedenlerle bozulduğu, delillerin değerlendirilmesi sonucunda varılan hukukî sonucun yanlışlığı hukukî hata olarak kabul edilse dahi maddi hata olarak kabulünün mümkün olmadığı, bu nedenle onama kararının kaldırılmasını gerektirir maddi hata düzeltim nedenleri bulunmadığından direnme kararının usul ve yasaya uygun olduğu-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.