Türk Medeni Kanununun 590. maddesinde yer alan bir aylık sürenin, hak düşürücü süre olmayıp düzenleyici nitelikte olduğu- Terekenin korunmasına ilişkin önlemler, hukuki niteliği bakımından mirasın kazanılması yahut mirasçılık sıfatı bakımından maddi bir etkiye sahip olmadığından bu süre aşılsa bile paylaşmaya kadar her zaman istenebileceği- Davacının talebinin, Türk Medeni Kanununun 589. maddesi gereğince terekenin tedbir mahiyetindeki tespiti istemi olduğu- Açıklanan ve tüm dosya kapsamıyla saptanan bu durum karşısında mahkemece Türk Medeni Kanununun 589. maddesi çerçevesinde gerekli önlemlerin alınması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru görülmediği, bu sebeple kararın bozulması gerektiği-
Muvazaa iddiasına dayalı olarak sıra cetveline itiraz istemine ilişkin davada, Davalı savunmasında, "bedeli paylaşıma konu taşınmazın sit alanı dışına çıkarıldığından bahisle borçlu adına tescilinin gündeme geldiğini, tescile ilişkin bu işlemlerin icra müdürlüğü tarafından verilen yetkiyle kendilerince takip edilerek tamamlandığını, taşınmazın bu şekilde borçlu adına tescil edildiğini, öte yandan Borçlunun mirasbırakanından intikal eden mirası alacaklılarının aleyhine olacak şekilde reddettiğini, kendileri tarafından mirasın reddinin iptali davası açıldığını" ileri sürmesi ve bu hususların dosya kapsamındaki belgelerle ispatlanmış olması ayrıca davalı borçlu tarafından davacı aleyhine ikame edilmiş kambiyo senetlerine karşı şikayet davası ile ihalenin feshi davaları bulunduğunun da sabit olması karşısında davalı alacağının muvazaalı olduğundan bahsetmek mümkün görünmediği-
Şikayet tarihinde borçlu henüz sağ olup şikayetçi mirasçılık sıfatına sahip olmadığından ve taşınmazın maliki de olmadığından hacizlerin ve takibin iptali istemin aktif husumet yokluğu nedeni ile reddine yönelik mahkeme kararının doğru olduğu-
Davacı dul maaşı alan murisin kredi çekildikten bir gün sonra öldüğü gerekçe gösterilerek sigorta şirketinin ödeme yapmadığını, bu yüzden mirasçılara karşı icra takibine geçtiğini beyan ederek eldeki davayı açmış ise de sigorta poliçelerinin üzerinde davacı Banka'nın adına dain ve mürtehin kaydı bulunacağı yazılı olup sigorta şirketinin menfi yanıtına karşı hukuki yollar davacı banka tarafından tüketilmeden mirasçılara karşı takip başlatılmasının yerinde olmadığı-
Dava, ölen murisin terekesinin borca batık olduğunun tespiti ile murise ait mirasın reddinin tescili isteğine ilişkin olup, takip, geri ödemeyle ilgili olduğundan, çekilen paranın tereke borcu olduğundan söz edilemeyeceği-
Mirasın en yakın mirasçıların tamamı tarafından reddi halinde, miras bırakanın son ikametgahı sulh mahkemesince iflas hükümlerine göre terekenin tasfiye edileceği-
«Alelâde ikame» ve «fevkalâde ikame» kavramlarının içeriği -
En yakın yasal mirasçıların mirası reddi halinde, kendilerinden sonra gelen mirasçılar yararına olmadıkça ve bunlar kanunun 614. maddesinde gösterilen usul çerçevesinde mirası açıkça kabul etmedikçe miras, sonra gelen mirasçılara geçmeyeceği, bunların, murisin borçlarından sorumlu da tutulamayacağı- TMK'nın 611. maddesi uyarınca mirası reddeden mirasçının payının kendisi sağ değilmiş gibi hak sahiplerine geçeceği- Tüm yasal mirasçıların mirası reddi halinde ise terekenin TMK'nın 612 ve devamı maddeleri uyarınca tasfiyeye tabi tutulacağı-
Mirasçı sıfatıyla kendilerine karşı açılmış olan tazminat davasında, davacı ile sulh olan mirasçıların, mirası kabul etmiş sayılacakları (mirası red etme hakkını yitirmiş olacakları) -
Terekenin borca batık olduğunun tespitine, "mirasın hükmen reddine" ilişkin olarak açılacak davalarda, davanın değerine bakılmaksızın asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.