İşçinin sık sık rapor alması,yeterliliğinden veya davranışlarından kaynaklanan sebepler ve işyerinde olumsuzluklara yol açması halinde fesih için geçerli sebeplerin oluşabileceği- İş ilişkisinin sürdürülmesinin işveren açısından önemli ve makul ölçüler içinde beklenemeyeceği durumlarda, feshin geçerli sebeplere dayandığı- Feshin geçerli sebebe dayandığını ispat yükümlülüğünün işverene ait olduğu- İşçinin feshin başka bir sebebe dayandığını iddia ettiği takdirde, bu iddiasını ispatla yükümlü olduğu-
Taraflar sözleşme serbestisi çerçevesinde üzerinde ipotek yükü olan bir taşınmazın satışı konusunda anlaştıkları, bu satışla ipoteğin, üçüncü kişi ipoteği hâline gelmiş olan taşınmazdaki bu yük dışında davalının borçtan şahsi sorumluluğunun davacı tarafından üstlenildiğine dair bir anlaşmanın bulunmadığı, resmî senette yer alan “ipoteğin tüm hukuki vecibeleriyle taşınmazın bu bedelle satışının kabul edildiği” yönündeki açıklamanın borçtan şahsen sorumlu olmayan malikin haklarına ilişkin yukarıda anılan hükümlerini ortadan kaldırmayacağı, bu açıklamada geçen “ipoteğin hukuki vecibesi”, aksi kararlaştırılmadıkça, taşınmazın satışına katlanmak olduğu ve bu yükümlülüğe katlanan kişinin TMK.’nin 884. maddesiyle öngörülen haklara sahip olduğu, bu açıklama yazılmamış olsa dahi; tıpkı davalının ipotekle teminat altına alınan kredi borcundan şahsen sorumluluğunun devam etmesi gibi, davacının satın aldığı taşınmaz üzerindeki ipoteğin neticelerine katlanma yükümlülüğünün değişmeyeceği, üstelik davalının kendisinin satın aldığı bedelle aynı satış bedeli üzerinden taşınmazı davacıya sattığı ve bedelin tamamını da aldığı, ayrıca düzenlenmiş bir şahsi sorumluluk anlaşmasının bulunmadığı, bunun yanı sıra; ipotek alacaklısı bankanın, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takipte davacıyı da taraf olarak göstermesi kanundan doğan zorunlu takip arkadaşlığının gereği olduğu ve sonucu değiştirmediği; davacının, kredi borcunu şahsen üstlenmediğini ileri sürdüğüne, davalı da aksini ispatlayamadığına göre borçluya ait koşullar çerçevesinde borcu alacaklıya ödeyen ve taşınmaz üzerindeki ipoteği kaldıran davacının kanun gereği alacaklının haklarına halef olduğunun ve ödediği bedeli davalıya rücu edebileceğinin kabulünün gerektiği-
Davalıya ait aracın satışına ilişkin davacı tarafından banka havalesi yoluyla ödendiği iddia edilen bedelin, araç devrinin gerçekleşmemesi nedeni ile iadesi istemine ilişkin davada, TBK. m.555 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olan havalenin, hukuki nitelik itibariyle bir ödeme vasıtası olduğu, bir başka ifade ile, havalenin mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığına dair yasal karinenin mevcut olduğu, bu yasal karinenin tersini ileri süren havalecinin, bu iddiasını kanıtlamakla yükümlü olduğu, davacının, tır alımı nedeniyle parayı gönderdiğini iddia ettiği; davalının ise, paranın alındığını ancak davacının kendisine bir borcunun olmadığını, kendisinin tırı dava dışı üçüncü kişiye sattığını ve üçüncü kişinin borcu nedeniyle paranın davacı tarafından kendisine gönderildiğini savunduğu, bu durumda, davalının paranın alındığına dair ikrarının bağlantısız bileşik ikrar olduğu, davalı ikrarı yanında ayrı bir vakıa ileri sürdüğünden, bu vakıayı ispat külfeti kendisine düşecek olmasına göre, davalıya savunması ile ilgili delilleri sorulup hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, ispat külfetinin tayininde hataya düşülerek karar verilmesinin doğru olmadığı-
Kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ile fazla mesai ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, izin ücreti alacaklarının ödetilmesine-
Davacı yanca takibe dayanak yapılan faturaya ilişkin irsaliyenin nakliyeciye düzenlendiğinin görüldüğü, ispat külfeti davacı yanda olup faturaya konu malların davalı ya da çalışanına teslim edildiğinin usulüne uygun delillerle kanıtlanması gerekeceği-
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; bonoda ihdas nedeni bölümünde “nakden” kaydı bulunmasına rağmen senedin “verilen hizmet karşılığı” düzenlendiğini savunarak ispat külfetini yüklenen davalının savunmasını kanıtlayamadığı gözetilerek, “davanın kabulüne” karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Mahkemece alınan bilirkişi ek raporuna itibarla tanık beyanları uyarınca fazla çalışma, hafta tatili ile genel tatil ücreti alacakları, sunulan formlar, tanıkların yıllık izin taleplerinin imzalatılmasına rağmen kullandırılmadığına dair beyanları ile ücret bordroları da değerlendirilmek suretiyle ise yıllık izin ücreti alacağı hüküm altına alınmış, hükmü temyiz eden davalı vekili temyiz dilekçesinde; diğer hususların yanı sıra fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücretleri ile yıllık izin ücreti alacağı yönünden kararın hatalı olduğunu, özetle, dosyadaki ücret bordrolarının, banka kayıtlarının değerlendirilmediğini, yıllık izin formlarının dikkate alınmadığını ileri sürmüş  ve Özel Dairece davalının temyiz itirazlarının reddi ile hükmün onanmasından sonra davalı vekilinin emsal dosyalarda verilen kararların Yargıtay 22. Hukuk Dairesi tarafından fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti ile yıllık izin ücreti yönlerinden bozulduğunu belirtilerek içtihat birliğinin sağlanması adına maddi hata düzeltilmesi talebi üzerine bu kez karar bozulmuş olup, davalının temyiz istemlerinin reddi ile onanmasına karar verilen bir kararın, Özel Dairece esasen savunmanın dayanağını oluşturan, yargılama aşamasında ileri sürülmüş ve temyiz konusu yapılmış nedenlerle bozulduğu, delillerin değerlendirilmesi sonucunda varılan hukukî sonucun yanlışlığı hukukî hata olarak kabul edilse dahi maddi hata olarak kabulünün mümkün olmadığı, bu nedenle onama kararının kaldırılmasını gerektirir maddi hata düzeltim nedenleri bulunmadığından direnme kararının usul ve yasaya uygun olduğu-
Davalı tarafından, davacının ayrılması üzerine düzenlenen veda yemeğinde davacıya ait olduğu iddia edilen CD görüntüleri ibraz edilmiş olup; söz konusu kayıtlarda bulunan konuşma içeriklerinden davacının iş sözleşmesini kendi işinde çalışmak üzere sona erdirdiği anlaşıldığı, öncelikle CD içeriğinin çözümünün yapılması, davacı asilin içerik hakkında söyleyecekleri de sorularak tüm savunmalar bir bütün halinde yeniden değerlendirilmesi ve davacının işten ayrılma şekline ilişkin iradesi şüpheye yer vermeyecek şekilde belirlenmesi gerektiği- Hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olup; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği, duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebileceğinden, mahkemenin taleple bağlılık kuralına aykırı olarak, davacının son üç yıl 11.00-22.00 saatleri arasında çalıştığını beyan etmesine rağmen; hükme esas bilirkişi raporuna davacının tüm çalışma dönemi boyunca haftanın altı günü 09.00-22.00 saatleri arasında çalıştığının kabul edilerek fazla çalışma ücreti alacağının hesaplandığı- Davacının davayı somutlaştırma yükü, hakimin de davayı aydınlatma yükümlülüğü bulunduğu göz önüne alınarak, davacının 10 yıllık çalışma süresi boyunca yalnızca 20 gün yıllık izin kullandığı hayatın olağan akışına ters olduğundan, dosyada yer alan davacının imzasını içerir ancak tarih kısmı boş bırakılmış 2008, 2009 ve 2010 yılına ilişkin izin belgeleri de davacı asile sorularak davacının beyanı alındıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilip, sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Ödemelerin dava konusu senede değil de başka bir borca karşılık yapıldığını savunan davalının, bu yöndeki savunmasını ispatla yükümlü olduğu-
Kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ile yıllık izin ücreti alacağının ödetilmesine-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.