Vekilin görevini yerine getirmemesi neticesinde doğan zararın tazmini talebine ilişkin davada, davalı avukatın ihmali ile müvekkili davacının uğradığı zarar arasında uygun nedensellik bağı bulunup bulunmadığının saptanması açısından, dava açılmadığı ileri sürülen taşınmazlar ile ilgili davalar açılmış olsaydı elde edilecek menfaatin tespit edilmesi gerekeceği-
Uyuşmazlığın isim düzeltme yoluyla giderilemeyip, miras bırakanın tüm mirasçılarının katılımı ile görülecek tapu iptal ve tescil davası ile çözüme kavuşturulabileceği-
Mahkemece, 12.12.2007 günlü arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin halen geçerli ve ayakta bulunduğu gözden kaçırılmadan ve 23.09.2008 günlü protokolde tarafların öngördükleri hükümler dikkate alınarak, uyuşmazlık konusu bakımından uzmanlığı bulunan kişilerden oluşturulacak bilirkişi heyeti ile, birleşen dava yönünden gerekirse mahallinde keşifte yapılarak, rapor ve itirazları kanaat verici şekilde açıklayan ek raporda alınarak, aksine bir düzenleme bulunmadığından 23.09.2008 günlü protokolden önce yapılan ödemeler dikkate alınmadan ve yapıldığı saptanacak ödemelerin BK'nun 84. maddesi (TBK'nun 100.md.) uyarınca öncelikle borcun ferilerine mahsup edilerek, bunun yanında İcra Müdürlüğü'nün icra takibi sonucu tahsil edilen tüm miktar tespit edilerek, arsa sahibinin varsa eksik ve kusurlu işler bedeli ile gecikme tazminatından dolayı alacağının bulunup bulunmadığı incelenip, alınan raporlarda denetlendikten sonra, sonucuna uygun bir hüküm verilmesi gerektiği-
20. HD. 26.11.2019 T. E: 2017/5742, K: 6942-
Kural olarak, tapulu bir taşınmazın veya tapuda kayıtlı bir payın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün olmayıp, tapuda kayıtlı taşınmazların harici satışının da TMK'nun 706, 6098 sayılı TBK'nun 237, 818 sayılı BK'nun 213, 2644 sayılı Tapu Kanunu'nun 26 ve Noterlik Kanunu'nun 60 ve 89. maddeleri gereğince resmi şekilde yapılmadıkça hukuken geçerli bir sonuç doğurmayacağı ve satın alana herhangi bir hak bahşetmeyeceği, TMK'nun 706. maddesinde öngörülen resmi şeklin bir ispat şartı olmayıp bir geçerlilik şekil şartı olduğu, bu hususun 6098 sayılı TBK'nun 237.maddesinde "Taşınmaz satışının geçerli olabilmesi için resmi şekilde düzenlenmesi şarttır.” şeklinde açıklandığı, bu sebeple resmi memur önünde yapılmayan harici satış senetlerine değer verilemeyeceği ve buna dayalı olarak iptal ve tescil isteğinde bulunulamayacağı-
3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 13. maddesinde tespit öncesi itibariyle tapuda kayıtlı olan taşınmazların tespit şeklinin düzenlendiği, dava konusu taşınmaz öncesi itibariyle tapuya kayıtlı bulunan yerlerden olmadığı gibi, davada dayanılan senetler de tespit tarihi ile kesinleşme tarihi arasına tekabül ettiğine göre, KK.nun 13/B-b maddesinin de somut olayda uygulanma kabiliyetinin bulunmadığı-
Dava, ortaklık sözleşmesine dayalı tescil istemine ilişkin olup sözleşmenin, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m.706 ve Borçlar Kanunu m.213 gereğince resmi şekilde yapılmadığı için geçerliliğinin bulunmadığı, mahkemece, tescile ilişkin istemin bu gerekçeyle reddedilmesi gerekirken TMK m.724 koşulları oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddinin doğru olmadığı- Davacı tapu kayıt maliklerinden biriyle yaptığı adi yazılı sözleşmeye güvenerek taşınmaz üzerinde bilirkişi raporunda gösterilen adet ve evsafta ağaç yetiştirmiş olup, ağaçların taşınmaza kattığı değer oranında davalılar sebepsiz yere zenginleştiklerinden, bilirkişilerden ek rapor alınarak, gerekirse mahkemece yeniden keşif yapılmak suretiyle davacı tarafından dikildiği belirtilen meyve ağaçlarının dava açma tarihindeki değerleri belirlenerek tazminine karar verilmesi gerekirken, yanlış değerlendirme içeren bilirkişi raporu esas alınarak tazminat miktarının belirlenmesinin doğru olmadığı-
Sözleşme konusu parselde davacılar dışında paydaşlar olup, bu paydaşlardan bir kısmının tapuda davalı şirkete hisse devri yaptıkları, bir kısmının ise, davalı yüklenici şirkete verdikleri noter vekaletnameleriyle; kat irtifakı tesisi, yapı ruhsatı alınması ve inşaat yapımı gibi hususlarda yetki verdikleri ve yapı ruhsatının alındığı görüldüğünden ve davacılar dışında diğer paydaşların da taşınmazda inşaat yapma iradelerinin bulunduğu nazara alındığında, dava konusu sözleşmelere katılma veya rıza vermeleri sözkonusu olacağından, sözleşmelerin geçersiz olduğundan bahsedilemeyeceği, ancak fesih talep edilebileceleri ve bu durumda, mahkemece, TMK. mad. 692 uyarınca tüm paydaşların hukukunu ilgilendirdiğinden, eldeki davada, taraf olmaları zorunlu olduğundan, davada yer almayan diğer paydaşların davaya muvafakatlarının sağlanması, muvafakat vermedikleri takdirde, onlar hakkında da dava açılması için davacı tarafa süre verilmesi ve açılan davanın eldeki dava ile birleştirilerek, taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esası hakkında bir hüküm kurulması gerektiği-
Kıyılar tapuya tescili gereken taşınmazlardan olmayıp, dava konusu taşınmazın kıyı alanında olduğunu belirten teknik bilirkişi rapor krokisindeki bölümlerin tapu kaydının iptaline karar verilmiş ise de; iptal edilen bu bölümlerin tapu sicilinden terkinine de karar verilmesi gerektiği- Davanın reddi nedeniyle yararına vekalet ücreti takdir edilen davalı otel dışındaki diğer davalılar tapudaki paylarını davalılardan otele devrettiklerinden davada taraf sıfatları kalmadığı ve bu davalılar yararına vekalet ücretine hükmedilmesinin yanlış olduğu-
Davacılara ait yapıların bulunduğu dava konusu taşınmazın ilgili kısımlarına ilişkin temliken tescil şartlarının değerlendirilmesi yönünden kadastro fen elemanı, inşaat ve ziraat mühendisleri eşliğinde keşif yapılmak suretiyle bilirkişi raporları alındığı, ziraat ve inşaat mühendisi bilirkişilerin hazırladığı ek raporlarda davacılar tarafından yapılan binaların değerinin arazi değerinden fazla olmadığı belirtilmiş olduğundan TMK. m. 724'e dayalı temliken tescil şartlarının tamamının oluştuğunun kabul edilemeyeceği- Davalıların davacıların pay satın aldıkları taşınmazdaki 40 yıllık zilyetliklerine karşı çıkmamalarının haricen yapılan satışa ahde vefa göstermeleri anlamına geldiği, bu durumda hakkın kötüye kullanılması niteliğindeki satışın resmî şekilde yapılmadığı yönündeki davalıların savunmasına değer verilmesinin doğru olmadığı, davacıların taleplerinin mülkiyetin kazanılmasına esas olacak bir hukuki sebep oluşturduğu kabul edilerek harici satışa değer verilmek suretiyle davacıların tapu iptali ve tescil talebi hakkında olumlu bir karar verilmesi gerektiği görüşünün HGK. çoğunluğunca benimsenmediği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.